bir başka gerçeklik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bir başka gerçeklik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Nisan 2019 Pazar

Seçil Erel "Bir Başka Gerçeklik"


Millî Reasürans Sanat Galerisi’nde  6 Nisan 2019 tarihine kadar devam edecek olan “Bir Başka Gerçelik”Sergisi ve sanat yaşamı üzerine  Seçil Erel’le  konuştuk.
                                                       
                                                             
 “Bir Başka Gerçeklik”, iç huzur ile kabullenmenin, kendini akışa bırakmanın getirdiği dönüşümün dışavurumu olarak tanımlanmış. Sergiye nasıl karar verdiniz? Konuya, konsepte karar verirken sizi neler etkiledi?  
Sergi, benim için çok özel olan Milli Reasürans Sanat Galerisi’nin yöneticilerinin işlerimi takip etmesi üzerine benimle çalışmak istediklerini paylaşmaları sonucu 2015 yılında kararlaştırıldı. O tarihten itibaren önce yavaş tempo 2017’den itibaren ise yoğun bir şekilde çalışarak çıkan sergi hem teknik hem içerik olarak uzun yolculuklardan geçen işlerden oluşuyor.
Ben yaşamdan ilham alan ve yaşamın içinde deneyimlediklerimi gözlemleyip dönüştürme becerisi olan birisiyim. İşlerimde her zaman bu şekilde çıkıyor. İlk işlerim salt bilgiye dayanırken sonrasında yaşamdan topladıklarım ve gördüklerimi de derinden gelen duygularla eklenerek çıkıyor. 
Benim için yaptığım işler kelimelerle anlatamadığım duyguları anlatmanın yoludur diyebilirim. 
Bu sergi benim bir kaç yıl boyunca gittiğim çeşitli sanatçı misafir programları, atölye çalışmaları ve seyahatlerin sonunda kalıcı olarak doğup büyüdüğüm yer olan İstanbul’dan Londra’ya taşınmamın ardından, kendimle yüzleşip, kendime doğru yaptığım içsel yolculuklara odaklandığım bir süreçte doğdu. Yani fiziksel yolculuklar spiritüel yolculuklara dönüştü diyebilirim. 
Bu nedenlerle değişim, dönüşüm, yeniden doğmak, ölüm ve denge temaları temel oldu.
                                                                                 
 
  “Bir Başka Gerçeklik” de son dönem  çalışmalarınız sergileniyor.  Serginizde yer alan işlerinizi öğrenebilir miyiz? Sergide sanatseverleri neler bekliyor?
Genel olarak yukarıda bahsettiklerimle oluşması ile birlikte her işin kendi oluşum sebebi var. 
Ben uzun yıllardır varoluşun sistematiğini dört boyutlu alanda yani mekan ve beraberinde zaman üzerinden insan faktörü ile anlamlandırmaya odaklanmış ve bunu matematik bazlı düşünce ve kurgular üzerinden yapıyordum. Yalnız bu sergi daha düşünme aşamasındayken, Southampton, İngiltere’de sahilde deniz kabuğu toplarken hatırladığım, aslında bütün odaklandığımın kaynağının doğadan geldiği oldu. Deniz kabuğundan gelen sistemsel kurguları hakkında ne kadar bilgi sahibi olursan ya da okumuş olursan ol onu gidip bir sahil kasabasında toplamadığın müddetçe göremeyebiliyorsun kimi zaman. Bu nedenle hep derim, çok okuyan değil biraz okuyup yola çıkan daha çok bilebilir. Bu farkındalık ile Birleşme isimli işim altın oran kanunundan yola çıktı ve parçalı bütünle kurguladığım denge konusuna odaklandım.
Sergideki eğilimler bu sayede  doğaya ve kişisel varoluşa yönlenmiş oldu. İnsanın ruh, beden ve zihin olarak varoluşuna yönelmeye ve soruları dışarıdan içeriye doğru sorduğum ve sistematiği de aklımın ve bilgimin yettiği kadar doğanın sistematiği üzerine kurgulayarak belli bir akışta çıkardım. 
Bir başka gerçeklik ile ortaya çıkan gözlemler bana başka görme alanları açtı ve bu işlerle gördüklerimi aktarmaya çalıştım. Konuları, renk, ışık ve katmanlar ve mimari ögeler yardımıyla, çiçekler, yapraklar ve gözlerden ilham alarak yaptım. Bunların yanı sıra Kabullenmenin Huzuru isimli işimde, hepimizin bedenlerinde bulunan dişi ve erkek enerjinin dengeye kavuşması ve kendini olduğu gibi sevmek konusuna odaklandım diyebilirim. Ve bu düşünceyi kendimden yola çıkarak yaptığım için dişi üreme organını kullanarak yaptım.
                                                                         
Eserlerinizde izleyiciyi yeni bir bakma ve görme biçimine davet ediyorsunuz. Yeni bakma- görme biçimi üzerine neler söylersiniz?
Merak ve deneyimlemeye cesaret iki esaslı olgu. Yaşamın içinde olup bitenlere dair çok meraklıyım, niye olmuşu öğrenip ve sonra nasıl olabiliri deneyimlemeye açık. 
Bu da benim çokça şeyleri farklı açılardan görmeme ve gösterebilmeme yardımcı oluyor. He ne kadar teknik açıdan en eski usül malzemeleri kullansam da. Önceki işlerimden birisi olan Kuş Bakışı’nda da temelde bundan bahsediyordum. 
Bu bana kübizmin de temel düşüncesi olan şeylere çeşitli açılarda bakıp, oralardaki yüzeyde görünmeyen satır arası notları göstermenin yolunu anımsattı. Sonuçta,  sanatçı içinde bulunduğu dönem ve yerden ilham alarak görünmeyeni göstermeye çalışıyor. 
 Sizinle özdeşleşen ekleme ve eksiltme metodundan bahseder misiniz? 
Resimlerimi 2 boyutlu tuval yüzeyi üzerinde 3 boyutlu bir algı ile katmanlarla çalışıyorum. Kapata kapata, sonra aça aça. Katmanlar arasında gezinmenin ve alt katmanlardan referans almanın yolu olarak yüzeyi maskeleme metodu ile çalışıyorum. Maskeleme aslında bir tür çizme biçimi halini almış oluyor. Resmin ilk aşamalarında kompozisyonu kurgulamama yardımcı olan bu maskeleme işi sonuca giderken görmeme engel olurken kendimi, daha spontan bir akış içinde hissederek yapmama yardımcı oluyor.  
Bir önceki kattan almak maksadıyla yüzeye eklediğim alanlar için kullandığım maskeleme bantlarını tuval resmi bittiğinde tamamen söküyorum. Bu söktüklerimi oldukları gibi kağıt işlerim için biriktirip, tuval resimlerdeki kurgusallıktan uzak kolajlar halinde bir araya getiriyorum. Bu sırada palete karışan renkleri biriktirme medotu ve düzenli çektiğim fotoğraflarla da aslında bir iş yaparken onun etrafında çıkan yan şeyleri işlerim haline getiriyorum
 Sizi tanıyabilir miyiz, sanat eğitimi almaya nasıl karar verdiniz?
Ben bir anne olarak çocuğumun neler yapması gerektiğine değil neler yapabildiğine odaklanarak onu yetiştirmeye çalışıyorum. Bunu söylüyorum çünkü ilkokul, ortaokul ve lisenin bir kısmında  büyük acılar içerindeydim. Neyseki lise yıllarımda aşkla yaptığım bu şeyi yapabilme imkanı yarattım. Bu farkındalık benim yeniden doğuşum olmuştu 16 yaşımdayken. İşte o gün bugündür birçok şey değişti, dönüştü ama kalem kağıt elimden hiç düşmedi. 
  Londra’da yaşıyorsunuz.Yurtdışındaki ve Türkiye’deki sanat ortamını karşılaştırırsanız neler söylerseniz?
Londra’yı ve İngiltere’yi başlı başına değerlendirmek gerek. Almanya, Amerika, Japonya ile ayı şekilde değerlendiremeyiz. Sonuçta her ülkenin siyasi, coğrafi, ekonomik yaklaşımları bu alanların oluşmasını sağlıyor. 
Olduğum yerden bahsedecek olursam, burası her konuda markalaşmaya ve merkez olmaya odaklanmış bir yer, en azından olduğumuz dönemde ve sanatta da böyle. Çok fazla sanatçı ve etkinlik var ama bunun bir kısmının sadece şehrin marka olmasından kaynaklandığını söylemeden geçemeyeceğim. Gel gör ki, şehrin ritmine adapte oldukça bir yürüyüşe çıktığında ya da atlayıp hangi yöne olursa 15 dakika bisiklet sürüp varacağın yerde bile karşına çıkan ortam, sergi, söyleşi, etkinlik başını döndürebiliyor. Ulaşmak ve ulaşılmak mümkün
Yurtdışında yaşamanız eserlerine nasıl etki ediyor?
Çok şey kattığını ve alıp götürdüğünü söylemek isterim. 
En çok katkısı, alıp götürdükleri oldu. Kendi körlüğümden uzaklaşıp, geçmişten taşıdığım ağırlıklar ve gelecek kaygılarımdan arındırıp, bilmekten (ki bu bilmek konusu da muamma) bulmaya daha yakın bir yere ulaşmama yardım ediyor.