İpek Yeğinsu küratörlüğünde Anna Laudel’de 3 Eylül - 20 Ekim 2019 tarihleri arasında, farklı disiplinler yaklaşımlara sahip sanatçılar Beyza Boynudelik, Şafak Çatalbaş, Alper Derinboğaz, Emin Mete Erdoğan, Horasan, Ekin Su Koç, Ali Miharbi, Ali İbrahim Öcal, Özcan Saraç, Meltem Sırtıkara, Merve Şendil ve İrem Tok’un eserlerinden oluşan “İntergalaktik” sergisi İstanbul Kültür Sanat Vakfı 16. İstanbul Bienali'ne (14 Eylül - 10 Kasım) paralel olarak düzenlendi. “ İntergalaktik” sergisi üzerine İpek Yeğinsu ile konuştuk.
“İntergalaktik” sergisinin oluşum ve hazırlık aşamalarını öğrenebilir miyiz?
Yaklaşık bir yıl önce, sanatçılar
Meltem Sırtıkara ve Beyza Boynudelik ile birlikte bir proje yapma arzusu içine
girdik. Hepimizi aynı derecede heyecanlandıran ve ilgilendiren bir konudan
hareket etmeliydik. Uzun sohbetlerden sonra, benim yıllardır üzerine kafa
yorduğum, onların da sanatsal pratiklerinde farklı biçimlerde yer bulan bu tema
üzerine daha derin düşünmek istediğimize karar verdik. Onlar sergi için yeni iş
üretme sürecine girişirken, ben de bu son derece geniş konuyu birçok farklı
açıdan ele almaya çalışarak olgunlaştırdım ve başka sanatçıları da projeye
dahil etmeye başladım. Bu arada projeyi Anna Laudel’e sundum; onlar da sıcak
bakınca bugünlere gelmiş olduk. İstanbul Bienali’yle eş zamanlı olarak
gerçekleşebilmiş olması beni ayrıca çok mutlu etti; çünkü tartıştığımız konular
bienalin temasıyla da bağ kuruyor. Bu konuların güncel sanatta tam da bu dönemde
dünyanın birçok yerinde gündeme gelmesinin rastlantı olmadığını düşünüyorum.
İnsanlığın ortak bilinci artık buna odaklanmış durumda.
Nasıl karar verdiniz konsepte, sizi neler etkiledi?
Türümüzün bu gezegende ya da
şayet varsa uzayın başka bir yerindeki geleceğinin nasıl olacağı sorusu,
özellikle son yirmi yılda yaşanan ekolojik felaketlerle birlikte hepimizi
yakından ilgilendiren bir konuya dönüştü. Bence bunun yarattığı kaygıların ve
sorunları çözme adına gösterilen çabanın, insanlığı yeniden ortak bir paydada
birleştiren temel unsur haline geldiği bile söylenebilir. Öte yandan hem
gezegendeki doğal yaşam ve ekolojik dengeyle ilgili meseleler, hem de uzayda
bizimkinden farklı yaşam biçimlerinin ya da bizlerin yaşamını sürdürebileceği alternatif
habitatların olma ihtimali beni her zaman çok heyecanlandırdı.
Katılan sanatçıları nasıl belirlediniz?
Katılan sanatçıların bazılarıyla
daha önce, bazılarıyla ise ilk kez bu sergi vesilesiyle çalıştım. Çok büyük bir
kısmını yıllardır tanıyorum ve çalışmalarını yakından takip ediyorum. Her biri
kendi kuşağının önemli, değerli isimleri. Katılımcı listesinin son haline
gelmesinde birçok faktör rol oynadı: sanatçıların konu üzerine daha önce
çalışmış olması ya da bununla ilgili düşünüp üretmeye açık olması; etkinlik
takvimlerinin buna el vermesi ve tabii ki projeye katılmaya istekli olmaları
bunlardan bazıları.
Sergide sanatseverleri neler bekliyor, nasıl bir sergi “İntergalaktik”?
Anna Laudel’in üç farklı katına
yayılan sergide, izleyiciler resim, heykel, video ve yeni medya gibi birçok
farklı teknikte üretilmiş eserleri bir arada görebilecekler. En alt kata daha
varoluşsal sorgulamalar hakimken, yukarıya çıktıkça bu eğilimler farklı
açılımlara uğramaya başlayacak; kimlik/yabancılaşma, insan-doğa ilişkisi,
mitler, ritüeller ve bilgi üretme pratiklerimizin sorgulanması devreye girecek. Günün sonunda amacımız, izleyicileri bizimle birlikte
insan olmanın tanımını ve gezegenle kurduğumuz ilişkiyi yeniden gözden
geçirmeye davet etmek. Her açıdan en büyük gereksinimimizin bu olduğuna
inanıyorum.
Sizi tanıyabilir miyiz? Türkiye’de küratör olmanın zorlukları var mı?
Uluslararası İlişkiler ve
Müzecilik okudum. Yaklaşık on iki yıldır güncel sanat alanında çalışıyorum ve
bağımsız küratörlük yapmaya 2013’te başladım. Küratörlüğün tanımı son yıllarda
çok değişti ve tabii ki bir miktar erozyona da uğradı; ancak bu durum, aynı
zamanda çoktandır ele alınması gereken disiplinler arası yaklaşımların önünü
açtı. Kısacası hiçbir gelişmeye salt olumlu ya da olumsuz olarak bakmamak
gerektiği kanısındayım. Mesleğin zorluğuna gelirsek, yalnızca Türkiye’de değil,
tüm dünyada zor bir iş alanı olduğunu söyleyebilirim. Birçok farklı parametreyi
gözetmek, hem kağıt üzerinde, hem de sahada çeşitli çözümler üretmek, kurumlar
ve sanatçılar arasındaki iletişimin sağlıklı ilerlemesini sağlamak
zorundasınız. Bu da ciddi bir odaklanma ve çaba gerektiriyor. Ancak tüm bunlar,
aynı zamanda mesleği bu denli sevmeme neden olan temel faktörler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder