İlk öykü kitabı
“Kemik Tozu”, Hepkitap etiketiyle yayınalanan Zeynep Delav ile ilk kitap
heyecanını ve yazı yolculuğunu konuştuk.
-Kemik Tozu, on iki öykünün bulunduğu
“Çok Bin Vuruş” ve adını aldığı novella diyebileceğimiz “Kemik Tozu”nun
bulunduğu üç farklı karakterin ayrı ayrı anlatıldığı bir öykü kitabı. Neler
söylersiniz “Kemik Tozu” için?
*Kemik Tozu’nda, öykülerin biçem olarak farklı, ancak soluk olarak
benzerlik gösterdiğini söyleyebilirim. Bu benim ilk kitabım. Tarifi zor bir
biçimde mutlu, bir o kadar da öykü kahramanlarımı okura açık ettiğim için
tedirginim. Bu tedirginlik kimi zaman azalıp kimi zaman çoğalıyor! Tedirginliğimin
nedeni, kahramanlarımı benim dışımda tanıyanların çoğalması.
-Öldükten sonra
eşyaları eşe dosta dağıtılan bir genç, evlenip sınıf atladıktan sonra
kazandıklarını kaybetmemek için her şeyi yapan bir kadın, romanının
yayınlanması hayat memat meselesi olan içekapanık bir adam, kocasından şiddet
gören bir kadın hikâyelerinizdeki kahramanlardan bazıları. Karakterlerinizi nasıl
belirliyorsunuz, neler etkili oluyor?
*Kitap boyunca öykülerin daha çok kadın karakterleri
anlattığı hissi baskın olsa da, aslında öykülere yerleşen değişik tip ve
karakterler var. Hiç kimseyi kayırmıyorum! İnsanın cinsiyet fark etmeden, her halini
anlatmak gibi bir derdim var. Göz hizama denk düşen! Peki denk düşenler kimler
sorusunu kendime sorunca şöyle bir cevapla karşılaşıyorum: Eve, işe, mahalleye,
bulunduğu yer nereyse oraya bir türlü yerleşemeyen insanlar, hayatlar. Bütün
bunlar bir araya geldikleri zaman, kimlik kaybına uğrayan şehir.
-Felsefe ve
psikoloji eğitimi almışsınız. Aldığınız eğitimin öykülerinize etkisi oldu mu?
*Kaçınılmaz bir biçimde oluyor. Dengesizlikler,
aşırılıklar, kendisini hep ziyanda
görenler, törpülenenler, köşeye sıkışınca nerenin göze kestirildiği, bunları
yazabilmek benim için yorucu bir gözlem demek. Ancak, bahsettiğim bütün
karakterlerin kuramsal karşılıkları ve tarifleri var elbette. Özellikle
psikolojide ve daha geniş bir biçimde felsefede bir karşılığı var.
-Editörlük ve
metin yazarlığı yapıyorsunuz. Daha önce çeşitli dergilerde öyküleriniz
yayınlandı. İlk kitap heyecanınızdan, yazma ve basılma süreçlerinden bahseder
misiniz?
*Kişinin kendine editör
olması gibi bir şeyin söz konusu olmadığını tahmin ediyordum, kitapla birlikte tecrübe
etmiş oldum. Nerden baksanız yedi, sekiz yılda yazdığım öyküler. Kemik Tozu’nun dahi başlama tarihi 2015.
Artık kitap haline gelmeli dediğiniz andan itibaren kendinizi, içinizin
coşkusunu durduramıyorsunuz… Fakat her şeyin bedeli olduğu gibi yazmanın da
sizi tek başına, sabahlara kadar uykusuz ve huzursuz bırakan en çok da
yalnızlaştıran bir hali var. İşte bundan kaçamıyorsunuz.
-Yazı yolculuğunuz nasıl başladı?
*Yazma hissinin boğazımı sıkmasıyla başladı. J
-Sizi etkileyen, yazma sürecinize etki eden yazarlar
kimler ve başka nelerden etkilenirseniz yazarken?
*Beni etkileyen yazarları ve
eserlerini şöyle sıralayabilirim: Herman Hesse/Knulp. Marcel Proust’u büyük bir keyifle
okurum. Dostoyevski’nin yeri asla dolmaz! Füruzan’ın bütün kitapları. Sartre/Bulantı. Nezihe Meriç. Borges. Umberto
Eco/Foucault Sarkacı,Gülün Adı.
Albert Camus/Sisifos Söyleni, Veba.
W.Faulkner/Çılgın Palmiyeler. Italo
Calvino/Kesişen Yazgılar Şatosu.
August Strindberg/Açık Deniz Kenarında
ve Murathan Mungan’ın neredeyse bütün kitapları. İlk aklıma gelenler bunlar…
Ama bunların başında bir de Derrida var! Bütün okuma disiplinimde etkisi olan,
olmazsa olmaz olan.
-Yazı hayatınızı değerlendirirseniz, öykü yazı
hayatınızın neresinde olur?
*İş hayatını yazma üstüne kurmuş birisi olarak, öykü
yazamasaydım hiçbir metin ortaya çıkaramayabilirdim desem, abartmış olmam! Öykü
yazmak, aslında herhangi bir konuyu nasıl örmem gerektiğini öğretmiş bana. Öykü,
yazı hayatımın oldukça merkezinde.
-Son olarak yeni projeleriniz var mı, bahseder misiniz?
*Planladığım şeyler var, ancak henüz kendi içimde bile
flu halde. Fakat ara ara roman yazma cesareti beni yoklamıyor değil!