Gazi Sansoy’un, 2008-2018 yılları arasındaki çalışmalarını
kapsayan “Dönemler” isimli kişisel sergisi Anna Laudel Contemporary’de
açıldı. Resimleriyle izleyiciyi hem
düşünmeye hem de sanat tarihini yeniden değerlendirmeye teşvik eden Sansoy ile 16
Şubat’a kadar sürecek son sergisi ve resimleri üzerine konuştuk.
10 yıllık
çalışmalarınızı 5 farklı başlık (“Çıplak ve Örtülü Öyküler”/ “Arabex”,
“Yüzsüzler- Minyatürler”, “Kutsal Süt” ve “Dün, bugün, yarın, İstanbul,
Dervişler”) altında sergiliyorsunuz. Bir anlamda retrospektif sergide diyebiliriz. Dönemler, başlıklar,
sergi hakkında bilgi verir misiniz?
Son on seneyi baz
alarak hazırladık sergiyi. Ondan öncesi de var aslında ama 2008 başlangıç olsun dedik. “Çıplak ve Örtülü Öyküler”serisini zor bir
teknikle yapmıştım. Aydıngerleri boyayıp, ahşap plakaların üzerine
presliyordum. İlginç bir zamanın işleri. Daha sonra “Arabesk” serisi geldi. Aynı tekniği bu sefer tuvalin
üzerinde çalıştım. Spontan yapılması gereken işlerdi. Tamamen anlık, hassas. Ardından
2010’da “Minyatürler” serisi geldi, eş zamanlı “Yüzsüzler” başladı. Figürleri
kestiğimde o boşluk, leke dikkatimi çekti. Klasik resimlere uyguladım. İlk
başlarda figürlerin yüzleri yok, daha sonraları yüz hatlarını ekledim. “Kutsal
süt” serisi geldi ardından. “Meryem ve Çocuk İsa”-emzirme sahnesi. Bütün eski
dönem sanatçıların baş konularından biri. Bazıları resimlerde Çocuk İsa ve Meryem’in ifadelerindeki fark, ironi
dikkatimi çekti. Son olarak “Dün, bugün,
yarın, İstanbul, Dervişler” serisi var. Bu seri, aile geçmişime göndermelerinde olduğu
çalışmalardan oluşuyor.
2-Osmanlı
döneminde hiciv alanında ün salmış isimlerin olduğu köklü bir aileden
geliyorsunuz. Anlatır mısınız, tanıyalım ailenizi?
Babam anlatırdı, büyük
dedem “Müderris Ziya Bey” o dönemler için önemli işler yapmış. Fransızcası çok
iyi olduğu için “Frenk Ziya” da denirmiş. Fransa elçiliğinde çalışmış. Milli Eğitim Bakanlığından madalyaları var. Akaretler’deki
özel ilk kız mekteplerinden birinin kurucusu. “Mürüvvvet” isimli bir gazete
çıkarıp, dönemin hükümdarı Abdülhamit’i eleştiren yazılar yayınlamış. Fizan’a
sürülmekten akrabası sayesinde kurtulmuş. Daha sonraları Kızıltoprak’ta evlerinde fotoğrafçılıkla
ilgileniyor, kolonya ve yeni parfürler üretiyor. Resme ve müziğe ilgisi var.
Besteleri de varmış. Ziya Bey bir dönem Galata’da Mevlevihane’ye gidiyormuş. Vefat
etmeden öleceği günü bilmiş, 64 yaşında vefat ettiğinde Mevleviler,
Kızıltoprak’a gelip cenazeyi kaldırmışlar. Bu bilgiler yayılınca da 1970’li yıllara yani çevre yolu yapılıp mezar
taşınana kadar başında dualar okunup, mumlar yakılmış.
3-Ailenizin resim
dilinizin oluşmasında etkileri oldu mu?
Mevlevileri çok kullanıyorum resimlerimde
büyük ihtimalle genetik kodlardan gelen şeyler var tabi
4-Sanat
eğitimi almaya nasıl karar verdiniz?
Hayalperest bir
çocuktum. Sanatın bir dalı ile uğraşacağım kesindi. 11-12 yaşlarında keman
dersi almaya başladığımda normalde çaldığım parçaları etrafımda yabancı biri olduğunda heyecandan çalamadığımı
fark ettik. Bu durumda spontan yapılan sanat dallarını yapamayacağımı anladım. Lisedeyken
okula giderken ayaklarım geri geri giderdi, ne zaman akademiye girdim
rahatladım. Zevkle okula gitmeye başladım. Bilinçli bir seçimdi benim ki. Benim
dönemimde güzel sanatlar lisesi olsaydı kesin orada okurdum.
5- Lale
Devri’nin ünlü ressamı Levni’nin minyatürlerinin merkezde olduğu, arka planda
magazin figürlerinin ve Batı resminin önemli isimlerinin olduğu bir seri
resminiz var. Levni’ye olan ilginiz nasıl başladı?
Surname-i Vehbi kitabını gördüm. Osmanlı sanatının büyük
ustası, nakkaş-ressam Levni’nin başyapıtı. Levni, III. Ahmet’in şehzadeleri için 1720’de yaptırdığı ünlü sünnet düğününü, Osmanlı
geleneği içinde, klasik dönem minyatürlerini gölgede bırakan bir üslupla kağıda
dökmüş. Kompozisyonlar, figürlerin ifadeleri beni çok etkiledi. Fügürlerin
hepsinde ayrı ifadeler, giysilerin detayları. “Bunlarla bir şey yapmam lâzım” dedim. Klasik presleme
ile başladım önce, istediğim etkiyi vermedi. Sonra kolajlar yaptım. İstediğim
etkiyi almak için farklı teknikler denedim. Bilgisayar ortamında birleştirince,
farklı mekan ve zamanlar bir araya geldi. Zıtlıktan doğan bir çekişilik oluştu.
Yani herşey kitabı görmemle başladı ve sonrasında güzel işler çıktı.
6-Farklı resim
teknikleri kullanıyorsunuz. Aslında biraz bahsettik ama tekniğiniz konusunda da
bilgi verir misiniz?
Marmara
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik bölümü mezunuyum . Baslı resim
çıkışlı olmamın kullandığım teknikler üzerinde etkisi olduğunu düşünüyorum. Her türlü tekniği- teknolojiyi kullanmaya
çalışıyorum. Aslına bakarsanız boya da
tenoloji, fırçada teknoloji, bilgisayarda teknoloji. Onlar orada duruyor, onları
birleştiren bir el ve akıl. Her türlü malzeme kullanılabilir. Fikirdir önemli
olan, neyle yaptığın değil, ne yaptığındır aslında eleştirilecek olan.
7-Rönesans
ressamlarının resimlerinden detaylar,sanat tarihinin önemli eserlerine
yaptığınız dokunuşlar, sanat tarihine tekrar ve farklı bir bakış eserlerinizde
daha çok gördüğümüz dönemler. Sanat tarihinde sizi etkileyen sanatçılar kimler?
Güncel sanattan takip ettiğiniz, sanatçılar var mı?
Caravaggio, Tiziano,
Rafael’i, Kuzey Flaman ressamlarını, yağlıboyayı ilk kullanan ressam Jan van
Eyck’ı çok severim sonra Bruegel, Pollock, Warhol’u ayrıca Edward Hopper’in sakin, tuhaf mekan duygusu
çok hoşuma gitmiştir ve bu liste böyle uzar.
Ülkemizde de çok iyi sanatçılarımız var. Ergin İnan, Adnan Çoker, Mehmet
Güleryüz, Ömer Uluç ve pek çok önemli isim var sevdiğim, takip ettiğim.
8-Genelde
seriler yapıyorsunuz. Nasıl başlıyorsunuz serilere?
Araştırma yapıyorum.
Biri diğerini tetikliyor. Devamlı kitaplar inceliyorum, güncel sanatı takip
ediyorum, sanat tarihini inceliyorum. Bazen rüyamda gördüklerimi uyguluyorum. Bazen
bir kitap (Sürname’de olduğu gibi), bazen bir kütük (Bereket Tanrıçası
heykelinde olduğu gibi) tetikleyici oluyor.
9-Doğu- Batı
sentezi, Batının geçmişi-bugünü, çıplaklık-örtünme gibi karşıtlıklar var
eserlerinizde. Mizah ve erotizm, güncel - siyasi temalar ön planda. Geçmiş ve günümüzle ilgili çok araştırma
yapıp yakından takip ediyorsunuz. Yeni
çalışmalarınız, serileriniz, sizi etkileyen bu konuyu da işlemek istiyorum
dediğiniz olaylar var mı?
Bu coğrafyanın
özelliklerini, batı ve doğu arasında köprü olmamızın izlerini yansıtıyorum. İyi
ki burada yaşıyorum. Yaşadıklarımızı görsel hafızaya alıyorum. Önemli olan
bunları, yaşadıklarımızı avantaja döndürmek. Yaşadıklarımı resim diline döküp
kayıt altına alıyorum bir anlamda.
Bir tarafım
eskide yaşıyor. Tezhip ağırlıklı geleneksel süsleme sanatları ile
birşeyler yapmayı düşünüyorum. Tezhip ve Pop Art’ı bir araya getiren
seri çalışmasına başladım.
10-Günümüz
resim ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz, güzel sanatları seçmek isteyen,
ressam olmak isteyenlere neler söylersiniz?
Plastik sanatlar
bir maraton işi, uzun soluklu. Yürek işi
eğer, yüreğinde bu ateş varsa olur. Sonuna kadar sabırlı, araştırarak, dar bir pencereden bakmadan,
istekle çalışma istiyor bu iş. Psikolojik olarak da çok güçlü olman lazım. İki
iş yapıp tamam oldu dememek ya da tam tersi -bir şey olmaz bundan- dendiğinde
pes etmeden çalışmak gerekiyor.
11-Sergide üç
boyutlu çalışmalarınızda var. Çıkış noktalarını, hikâyelerini öğrenebilir
miyiz?
“Kutsal Süt“
serisi yaparken marangoz ustası getirdi ıhlamur kütüğünü. “Aynı kadın vücuduna
benziyor, sana ayırdık” dedi. Üç sene çalıştım üzerinde. Yine pek çok araştırma
yaptım, miğferleri inceledim. Yani atılmış bir kütüktü aslında “Bereket Tanrıçası Anadolu Artemisi”. “Boyacı
Sandığı”nı okulda gravür yaparken çok basit şekilde çıkarmıştım Sonra fuar
için tekrar çalışmaya başladım. Laleye dönüştürdüm. Üç parçadır. Üstüne
desenini çizdim. Kapalı çarşıda usta ile çalıştık, sonra atölyede ayrı olarak tekrar çalıştım
parçaları. Oryantal libido- boyacı sandığının metamorfozu. Son iş de “Deliler
ülkesi” isimli çalışmam. Son günlerde yaşadığımız kentsel dönüşüme gönderme
. Bir anlamda betonunuza nazar değmesin,
betona tapanlar ülkesi.
12- Son olarak
serginize fotoğrafçı, video sanatçısı ve besteci Balamir Nazlıcan’ın
“Unconcealment” adını verdiği ve kısa
film serisi kapsamında çektiği sanatınızı icra edişinizi konu alan kısa filmde
eşlik ediyor. Bu kısa film hakkında da sizden bilgi alabilir miyiz?
Sergiden 1,5 ay
önce tanıştık, anlaştık, 20 gün devamlı çalıştık, yaşadıklarımı, hikayelerimi anlattım
ve en son bu noktaya geldik. Sergiye de çok büyük katkısı oldu. Belgesel
nitelikli, görsel belge. Benim ruhumu, anlattıklarımı yorumladı ve ona göre
kurguladı.
-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder