Galeri Kambur
Arnavutköy’de “ Zamanlar Arası” sergisi ile sanatseverlerle buluşan Sayat
Uşaklıgil’le 5 Nisan’ a kadar devam eden sergisi ve resimleri üzerine
konuştuk.
- Serginiz “Zamanlar
Arası” hakkında bilgi veriri misiniz, anlatır mısınız?
5 Mart-5 Nisan 2018 tarihleri arası Galeri Kambur Arnavutköy’deki ‘’Zamanlar
Arası’’ sergimi 2015-2018 yılları arası yaptığım çalışmalar oluşturuyor. Resimlerde mekânsal ve zamansal zıtlıklar, geçmişin belleğinde kalan formlarla
buluşuyor. Günümüz görsel algısının çok uzağından, en masum halleriyle ele
aldığım nostaljik kadın figürleri bizi ‘şimdi’den koparıp tuvalin içinde
yabancısı olduğumuz bir boyuta ışınlıyor. Geçmişe duyulan özlemi ve zamanın geçiciliğini
absürd kolajlar halinde sunmaya çalıştım. Geçmişe ait figürlerin siyah beyaz olması
yitip giden zamanı simgelerken, fonda kullanılan canlı renkler, hareketli
nesneler kompozisyonun gerilimi arttırıyor.
- “Memento mori – fani olduğunu hatırla” deyişi
neler ifade ediyor sizin için, eserlerinize, serginize etkisi nasıl oldu?
Resimlerimde 40’lı
50’li yılların ikonlarını kullanıyorum. Zamanının en ünlü veya en popüler
ikonlarıydı bu figürler. Şimdi ise sadece bir suret ve anı olarak fotoğraflarda
yer alıyorlar. Bu figürleri resimlerimde baş rol olarak
kullanmam memento mori deyişine işaret ediyor.
-“Geçmiş ve
gelecek, geçmiş zamana ait güzellik figürleri, eski kitap illüstürasyonları, jelstler
ve yüzler” bir anlamda resimlerinizde öne çıkanlar. Biraz açar mısınız bunları,
Sayat Uşaklığil’ın eserlerini ve kullandığı imgeleri?
Çizgi roman ve sinema benim ilgi alanlarım.
Sinema afişleri, plak kapakları, eski dergiler hep cezbetmiştir beni. Zaten
geniş bir film ve plak arşivim var . Eski olanı severim. Yaşanmışlığı vardır. Zamanın
nasıl akıp geçtiğini de bizlere işaret eder. Ben sevdiğim ve ilgi duyduğum
formları kullanmayı seviyorum resimlerimde. Eserlerimde kullandığım imgelerin
çoğu geçmişte kalan ikonlar veya anılar. Eski bir mecmua kapağından fırlamış
siyah beyaz figürler, belli olmayan zaman diliminde yerini almaya çalışırken,
siyah beyaz ve renkli alanların çatışmasıyla sessiz bir kaos oluştururlar. Sanki
resimde kullanılan nostaljik kadın figürleri bu dünyadan göçüp gitmiş ama başka
bir zaman aralığında varlıklarını
sürdürürler.
-Sanat eğitimi
almaya nasıl karar verdiniz?
Küçüklükten beri
resim yapmaya düşkündüm. Hatta arkadaşlarımın bile resim ödevlerini ben
yaparmışım. Lisede resim dersi yerine sanat tarihi dersi konmuştu. Sanat tarihi
öğretmenim çizimlerimi görünce beni üniversitede güzel sanatlar okumaya teşvik etti.
- Resme bir
konsept belirleyerek mi başlıyorsunuz ve nelerden etkileniyorsunuz?
Genelde sevdiğim
ve ilgi duyduğum formları kullanırım eserlerimde. Resimlerim zamanla kendi
içinde evrilir ve değişir. Her zaman bir önceki seriden mutlaka bir bağlantı
görürsünüz resimlerimde. Yani bir önceki seri zamanla değişerek bir sonrakini
oluşturur. Ama bunu hiçbir şekilde planlamam. Doğal çalışma akışı içinde olur
tüm bunlar. Konseptimi resimdeki serüvenim oluşturur.
- Sanat
tarihinde sizi etkileyen sanatçılar kimler ve güncel sanattan takip ettiğiniz
sanatçılar var mı?
Hepsini ayrı ayrı
severim. Velazquez ve Arnold Bocklin’in yeri ayrıdır benim için. Çağdaş
sanattan takip ettiğim sanatçılar arasında Neo Rauch ve Gottfried Helnwein
bence muhteşem.
-Sanat
geleneğiniz ve sanata bakışınız hakkında neler söylersiniz?
Ben daha fazla
eskiye ve klasiğe dayalı bir anlayış kullanıyorum resimlerimde. Bu da klasik
resmi çok sevdiğimden olsa gerek. Klasik resim dilini çağdaş bir dille harmanlıyorum.
Kompozisyon anlayışımda da kolaj
mantığını çok görürüsünüz. Kolajın tuvale aktarılmış halidir resimlerim. Genelde
tuval üzerinde çalışırken oluştururum kompozisyonumu. Başta çok net bir şey
yoktur. Tesadüflere de yer vermek resmi
kuru olmaktan kurtarıyor . Resim sanatında eserlerin kendi gerçekliklerini ve
duygusunu da oluşturması bence çok önemli. O zaman tuval beden halini alıyor
bence.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder