17 Şubat 2021 Çarşamba

MÜREKKEPHABER'DE YAYINLANAN KISA FİLM SÖYLEŞİLERİ "BURAK KUM"

 

                                                             


İlk kısa filminiz “Yolcu”yu 2010 yılında çektiniz.  Kısa film çekme, bu sektöre girme kararını nasıl aldınız?

Kamu Yönetimi Bölümü’nde okurken bir yönetmen ismi çok geldi kulağıma.  Ahmet Uluçay diye. Merak ettim önce çektiği  filmi izledim sonra Uluçay hakkında bir belgesel izledim. O imkansız şartlarda bir şeyler yapmayı başarmış çok iyi bir yönetmendi, örnekti.  Bizim jenerasyonumuzda böyle bana göre. Uluçay çok zor şartlarda sinema aşkı ile başlamış ve zor şartlarda bir film bitirebilmiş biriydi. İlham oldu diyelim Ahmet Uluçay’ın kararlılığı, mücadelesi.  Benim de sinemada anlatmak istediğim hikayeler, senaryolar vardı.  Bu ikisi örtüşünce zaman perdesini çektim aradan. Sonra o yola girdim.

Anlatacak hikayelerim vardı dediniz.  Bunun temeli neydi?

Hikayeleri devamlı düşünüyordum. Okul kantininde arkadaşlarıma anlatıyordum. Belki zorla, belki severek dinliyorlardı ama ben severek heyecanla anlatıyordum. Sonra sonra hikaye nasıl anlatılır, çekilir ustalardan dersler alarak  öğrenme süreci başladı

 Nasıl bir süreçti bu öğrenme  süreci?

O uzun ve zahmetli bir süreçti. Hani bir mabedin kapısında keşişler içeriye girmek için bekler ya öyle bir sabır. İşi öğrenebilmek adına mesleğin çok farklı alanlarında çalıştım, sesçilik yaptım mesela. Kademe kademe ilerliyorsunuz.  İlk filmim 2010’da çektim ama 2003’te karar vermiştim çekmeye.

                                                           


İlk kısa filminizi çekerken yaşadığınız zorluklar nelerdi?

Ben şuna inanıyorum; “şartlarım iyi olduğunda film yapacağım, istediğim oyuncu, istediğim senaryo, istediğim kamera, teknik ekipman olunca çekeceğim” dediğinizde o iş yürümez. Öyle ütopik bir dünya yok... İmkanlarımız ile isteklerimizin bir dengesi olmalı… Elde ne var. Evet bir arkadaşımdan alabileceğim kamera var. Aynı sinemaya tutkun senin gibi oyuncu arkadaşların var. Ses alabileceğin aparat var mı? Benim yoktu. Ses alamadım, ama pes etmedim. Sessiz çektik sonra ses efekti ekledim.  Anlatı yolunu o anda öyle yapmalıydık. Ses alamıyoruz, bu filmi çekemeyeceğiz demedik. Ses alamıyorsak senaryomuzu ona göre uyarladık. Şu anda çok mutluyum o işten mesela.

Daha sonraki dönemler de şartlarda neler değişti?

Daha sonraki senelerde şöyle oldu. Mesleğe girince şartlar biraz değişti, olgunlaştı. Şöyle ki daha kolay ekipman bulur hale geliyorsunuz. Seneler içinde kendinizi geliştiriyorsunuz o büyük avantaj sağlıyor. Ama dönüp baktığımda o zorluklara, bazı zorluklar aynı biçimde devam ediyor. Mesela pandemi sürecinde oyuncu bulamadım ama vazgeçmedim, annem ve babamla çalıştım.

Aslında yapmak istemekle alakalı değil mi, sorunlar bir şekilde halledilebiliyor?

Hallediliyor ama o tapınakta, kapıda bir süre beklemek sıkı sıkıya çalışmak gerekiyor. Onu yaşamadan, mesela ben çok görüyorum., nasıl yapıyorlar şaşırıyorum. Adam, herhangi bir şey çekiyor. Ünvanı hemen yönetmen oluyor sosyal medyada, arkadaş çevresinde. İlginç buluyorum.  Sonrası da olmuyor zaten. 

“Yolcu” kısa filminizden sonraki çalışmalarınız hakkında bilgi alabilir miyiz?

On tane kadar kısa filmim var. Bunlardan iki tanesi Türkiye’de henüz gösterilmedi. Festival gösterimi bekliyor.

 “Nöbetçi” isimli belgesel film yönetmenliğiniz var.  Belgesel yönetmenliği ve kısa filmin yönetmenliğini farkları nelerdir? Aslında yönetmenliği böyle  kategorilere ayırabilir miyiz?

Meslek tanımı olarak ayırım yapmayı doğru bulmuyorum. Yaklaşımları birbirinden faklı, prensipleri değişiklik gösteren iki kategori. Aslında kişinin ilgi alanı,  yöneldiği profesyonel alanı belirliyor. Şöyle ki, kısa film çekerken prodüksiyon aşamasında çok büyük uğraş içindeyken belgeselde bu uğraşınız daha rahat geçebilir. Belgeselde görüntüleri ayıklama süreci uzun sürerken kısa filmde bu aşama genellikle daha kısa olur. Aslında belgesel, belgesel içinde çektiğiniz kişileri yönlendirmeye çok müsait bir alan değil. Amacımız; şimdiye ve geleceğe, daha önce filme alınmamış bir belge, bırakmak olmalı. Belgenin içini boşaltmak ya da değiştirmek olmamalı, hele bir de görsel kaygılarla yapılınca, o işte tam bir felaket. Kısa film için bu tamamen farklı. Yönetmen her şeye müdahil olmalı. İkisi arasında uçurum derecesinde fark var bu anlamda. Yönetmen yönetmendir. Sinemacı diyelim. Sinemacı sinemacıdır. Her alanda kendini var etmeye çalışır. O yüzden de kısaca tanımları spesifikleştirmek yerine daha tümel tanımlar koymayı doğru buluyorum.  Prensipleri tamamen faklı iki alan.

“Evden Uzak”,” Kibritçi Kız” dan uyarladığınız filminiz. Filmlerinizin, senaryolarınızın çıkış noktasını öğrenebilir miyiz?

“Evden Uzak” özel bir proje benim için. Şöyle ki uzun metraj projemin yapılabilirliğini test yaptığım bir proje.  Bir uyarlama senaryosu yazdım. O senaryoyu bu teknikte, bu görsel tarzda yapmak istiyordum. Ama benim önce bir kısa filmle, daha minimal, bütçesini karşılayabileceğim bir durumda denemem gerekiyordu. “Kibritçi Kız” öyle çıktı. Şunu söylemeden geçmeyeyim; kameranız olmaya bilir, teknik şartlarınız olmayabilir ama ekip birinci şart. Ekibinizin olmadığında hiçbir şey olmuyor. “Evden Uzak” tamamen ekip işi. Ekiple voltran oluşturuyorsunuz. Ekip, film yapma gücünüz oluyor. Etrafınızda doğru insan buluyorsanız, onlar size yönetmen diyorsa- yönetmen ünvanı öyle gelmeli bence- ancak o zaman güzel işler çıkıyor ve birlikte güzel şeyler başarabiliyorsunuz.

Ekip demişken, kısa film veya uzun metrajda ekip oluşturma da farklar oluyor mu?

Bence kısa filmle uzun metraj arasındaki farklardan biri şu; kısa filmde daha minimal bir bütçe ile çalışıyorsunuz genel olarak. Yurtdışından bağımsız olarak bunu söylüyorum. Kısa film bütçeleri, Kültür Bakanlığı’nda ön gördüğü referansla söyleyebilirim; kısa filme 20 bin gibi bir bütçe çıkarıyorsa uzun metraja, altı yüz bin, yedi yüz bin gibi veya iki milyon bütçe çıkıyor. Buradan şeyi anlayabiliyoruz aslında, ekibin ne kadar geniş, büyük olacağını belirleyen durum tamamen ekonomik şartlar oluyor. Yoksa gönül ister ki bütün kısa filmlerde tüm ekip çalışabilelim.

Kısa film, uzun metraj için bir basamak olabilir mi, ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Kısa film şöyle bir alan aslında, kendini deneme, anlatmak istediğini anlatma özgürlüğünü bulabildiği bir alan. Çünkü, çoğunlukla söyleyebilirim, Türkiye’de, kısa film festivalleri yapılıyor ama bilet satışlı bir gösterim çok az. O yüzden ana akım sinemasından bağımsız olarak yönetmenler kendilerini, hikayeciliğini denemek ister. Onu ana akımda bulamadıkları için kısa film onlar için çok daha özgür bir alan. Film yapımcılarının da onları keşfetmeleri için bir fırsat bence . Mesela “Testere” filmi kısa filmdi, daha sonra uzun metraj olarak çekildi. 

Ben de keza uzun metraj yolculuğunda olan bir filmimi denemek adına böyle bir karar aldım. Ancak bundan bağımsız olarak bir çok film çekmişimdir hiç uzun metrajı düşünmeden. Tamamen katı cümle kurmak da yanlış. Yöntemlerden biri. Şunu diyebiliriz, bir yönetmen anlatmak istediği hikayesini orada çok özgürce anlatma imkanına sahip. Kısa film, prensiplerinden bahsedeceksek, konu itibari ile alanı, bütçesi itibari ile yaygınlığı itibari ile daha spesifik bir alana hitap ediyor.

Oyuncu seçiminde iş kısa film olunca zorluk çıkıyor mu?

Bazı oyuncular var ki çok sıcak bakıyor, bazı oyuncularsa yanaşmıyor.  Bazıları canı gönülden, bazılarının aklının ucundan geçmiyor. Bu birazda oyuncunun karakteri ile ilgili. Acı bir şey söyleyeyim. Festivaller filmin seçilmesi kararında ünlü oyuncuya pozitif bir ön yargı ile yaklaşıyor.  Ünlü oyuncu, filme ilgiyi artırıyor. Bunun da festivalin büyümesi açısından önemli bir rol oynadığı düşünülüyor.  Kültür Bakanlığı’ndan destek alan bir filme oyuncu da daha sıcak bakabiliyor. Sponsor bulunca da oyuncuyu ikna kolay oluyor. Bir diğeri ise, elinizdeki iyi senaryonuzu, oyuncuya iyi aktarabilirseniz vakit buldukları ölçüde sorun çözülüyor. 

Kısa film çekerken oyuncu ile bazı problemler yaşanabiliyor, şöyle ki, senaryo çok kısa bir metin olduğu için karakterin öncesini ve sonrasını anlatmak bir zaman işi oluyor benim için

Kısa filmi, meslek hayatınızda nasıl bir yeri var?

Kısa film benim nefes alma biçimim.  Kendi hayatımı idame ettirmek için reklam ve animasyon işleri yapıyorum, onlardan da zevk alıyorum.  Ancak kendimde kısa film yapma mecburiyeti hissediyorum.  Bunu buna şöyle örnek verebilirim. Dalıyorsunuz denize sonra çıkıp nefes almak istiyorsunuz. Dalma anı gibi yaptığınız işler. Kısa filmler olmasa boğulur giderdim.

Kısa film festivalleri sizce yeterli mi, kısa filmlerin tanıtımı ve devamı için? 

Aslında festivaller yeterli. Bence sayıları fazla bile. Aslında festival değil festivalde yönetim sorunu var. Bazı jüriler film dünyasından çok uzak. Sette nefes solumamış, hikayeciliğin ne demek olduğunu bilmeyen insanlar. Bu da  ülke sinema sanatının gelişmesinin önündeki en büyük engel. Festivallerin, jürilerin küçük bir kısmını ayırarak söylüyorum bunu.

Senaryolarınızın çıkış noktaları neler oluyor?

Ben neden besleniyorum.  “Evden Uzakta” filmimde uyarlama yaptım, yeni kısa filmim “AbsürdAdam”ı, Camus’un Sisifos Söyleni’nden esinlendim. Ben de, bir fikrin çekilebilmesine karar verme süreci, kalbimin sesi ile başlar. Kalbimin sesi müziğe dönüşür. İşte bu düşünce ve bu his, onun oluşturduğu armoni etrafında şekillenir. Sonra sinopsis ve senaryo gelir. Ona uygun yapım koşulları ile de şekillenir.

Son olarak sevdiğiniz yazarlar, yönetmenler kimler, meslek hayatınızda size etki eden  yapıtlar var mı?

Aslında çok var ama şöyle bir durumda var. Kafamda bir liste yapıyorum. Bir gün çok sevdiğim bir yönetmeni ertesi gün tamamen unutabiliyorum. Yani kafamızda kurduğumuz listelere inanmıyorum.

MÜREKKEPHABER'DE YAYINLANAN KISA FİLM SÖYLEŞİLERİ "SARA MOUSAVİ"

                                                           



-Sizi tanıyabilir miyiz?

Ben Sara Mousavi, 29 yaşındayım, İran’da doğdum ve büyüdüm, iki yıldır Türkiye’de yaşıyorum, ilk olarak Grafik Tasarım ile Sanat okumaya başladım, sonrasında Görsel İletişim lisansımı aldım. İlgim olduğu için stajer olarak bir ajansta kurgu öğrenmeye başladım ve bir yıl sonrasında, yüksek lisans yapmak yerine, (Iranian Youth Cinema Sociey) sınavına girdim ve orada (Filmmaking) olarak eğitim almaya başladım. Mezun olduk ama ekip olarak hocamıza ısrar ederek eğitime farklı mekanlarda çalışarak devam ettik. Senaryo kursları, profesyonel yönetmenlik eğitimi, film eleştirisi kursları devam etti. Başarılı yönetmenlerin tüm filmlerini analize ederek, çok şeyler öğrendik.

-Kısa film çekme, kısa film yönetmenliği yapma nedenleriniz,  bu yola giriş sebebiniz neydi?

Ben sanat yapmayı seviyorum, nedense hiçbir zaman sanattan hariç hiç başka bir şeyi cazip bulamadım, grafik ve görsel iletişim okurken, fotoğrafçılık dersimizde hocamız foto roman istemişti bizden, o gün foto roman için senaryo yazdığımda ve story board çizdiğimde, ilk kez kurgu yaptığımda iki gün uyuyamadım.  Ama bol enerji ile ödevimi teslim ettim. O gün yolumu keşfedip devam o yolda ettim.  5 sene geçmesine rağmen, hiç hissim değişmedi ve çok memnunum.

İran’da sinema okumak için üniversite ve dernek olmak üzere iki seçenek var. Dernek genelde 70% tecrübe ve 30% teori üzerine ilerliyor ve en iyi yönetmenlerimiz (Asghar Farhadi gibi) oradan mezun olmuştur. Orada eğitim alırken bir hocamız (Senaryo hocamız) çok iyi bir ekip oluşturdu. İlk filmlerimizi çekmeye başladık. Hocamız senaryoyu, kağıtta kabul etmiyordu, en kısıtlı imkanlarla, telefon vs film olarak göstermek zorundaydık, o nedenle ilk filmlerimizi daha yönetmenlik dersimiz başlamadan çekmiş olduk ve o işler sayesinde hep birlikte büyüyerek, team work öğrendik. Tüm hikayeler ya  kendimiz hakkında olmalıydı ya  hayatımızdan bir bakış ya da ilginç gördüğümüzolaylar. Bu heyecanları da yaşadıktan sonra kariyerime bu yolda devam etme kararı aldım.

-Sinema  kariyerinizi öğrenebilir miyiz?

 İran’da kısa film yönetmeni olarak çalışıyordum, kısa belgeseller ve tanıtım videolar yaptım. Türkiye’ye kariyer ve bilgilerimi geliştirmek için geldim ama maalesef burada sanat filmleri ve benim sevdiğim tarz sinemaya  çok değer verilmediğini  fark ettim. Aslında hayal kırıklığı yaşadım ama geldiğimden beri videoğrafer olarak çalışıyorum.

- Kısa film hazırlık ve çekim süreçlerinde sizi neler zorluyor? Hazırlık süreçlerinizi anlatır mısınız?

Closer & Feel you (İran 2015 ) filmi kendim telefonla çekip, kendim kurguladım ve en yakın arkadaşımı oynattım. "Feel you" için o dönemde "creative filmmaker" olarak başlık aldım ve dört uluslararası ve ulusal festivale katılabildim, iki festivalde semi finalist oldum.

 Eğitim sonunda proje olarak “ Before Sunrise” (İran 2016) filmimi çektim. Bu sırada artık en ilgi duyduğumuz hikayelerden senaryo yazıyorduk. İlk defa 10 kişilik bir ekip ile çalıştım ve hikâye köyde geçtiği için çok büyük bir challenge oldu. Köy dilini bilmediğim için destek istedim ve zor günler geçirdik ama çok büyük bir tecrübe kazandık. O günler yönetmenliğin gerçek zorluklarını ilk defa yaşadım. Oyuncularda  her zamanki gibi deneyimli değildi, ekiple iletişim kurmak, hem çok yakın arkadaşlar hem proje süreci olduğu için  herkesi doğru şekilde yönlendirmek çok büyük bir deneyimdi.

Return from Halfway (İran 2018)  Bu filmi çekmek için ilk defa çok uzun süre zaman ayırıp  sanatta en sevdiğim tür olan  surrealizm  tarzına göre  senaryo yazdım ve en yakın arkadaşımla birlikte çalışıp, bütçeyi ayırabildik. En büyük yaptığım hatayı profesyonel oyuncu seçmeyerek yaptım. Bu film beni başka bir insan yaptı diyebilirim. Bizim ekibimizin gücünün  bütçesinin  ve imkanlarının  çok çok fazlasıydı ama  herkes tüm gücünü kullanarak emek verdi. Son planı çektiğimizde, tüm ekip sokakta bayılmıştı ama güzel sonuçlarla beraber gurur verici  bir çalışma oldu. Return from Halfway sayesinde İran’daki en iyi festivallere gidebildim hayatımdaki çok değerli varlıklarımdan biridir.

“Couchsurfer” (Turkey 2020) Son filmimi İstanbul’da çektim ve inanılmaz zorluk yaşadım, işimden izin alamadığım için istifa etmek zorunda kaldım, bazı sebeplerden dolayı film bir kez 20 gün ertelendi. Yabancı olduğum için dezavantajlarım ve avantajlarım oldu. Ama mutsuz değilim. Çok memnunum ve yine de ne zaman gücüm varsa, kendime geliştirmek için ve güzel bir sanat çıkartmak için elimden geleni yapacağım.  Kendi ekibimizden en yakın arkadaşlarım ses ve görüntü için Irandan yardıma geldi ve çok iyi iki oyuncuyla tanışmış oldum. Bu filmimi kendime çok yakın hissediyorum. Umarım iyi sonuçlar alabiliriz.

-Kısa film, uzun metraj film çekmek için bir aşama mı, neler düşünüyorsun bu konuda?

 Benim  şahsen film çekmekten amacım, kafamın içindekileri göstermektir, hayatta çektiğim zorluklar karşısında susma durumda kaldığım zamanlar oluyor ve bu benim yazmama sebep oluyor. Eğer bir gün güzel bir hikayem varsa ve daha uzunsa kesinlikle çekerim. Bence eğer çekeceğimiz hikayemiz kısaysa kısa veya uzunsa uzun olmalı. Amaç sadece "film çekmek" olmamalı.

- Kadın  yönetmen olarak Türkiye’de ve İran’da bu alanda çalışmanın zorlukları nelerdir?

 İran’da çok güzel ve sağlam bir çevrem vardı, herkes sinemaya aşık ve birbirimize destek olan bir gruptuk. Hep beraber çalıştık. Buraya geldiğimden beri, sürekli çevre yapmaya çalıştım ama burada benim gördüğüm kadarıyla ya sinemacılar finansal sebepler için çevre yapar veya kadın olduğum için başka konuları giriş yapmak ister. Benim dezavantajım, burada üniversitede okumamaktı. Oralarda daha sağlam ilişkiler kurup  gerçek sinema aşkıyla buluşmuş insanlarla tanışmış olabilirdim diye düşünüyorum.

-Türkiye’de  ve İran’da kısa filme bakışı nasıl değerlendiriyorsunuz? Biraz daha genellersek Türkiye- İran ve Dünya’da kısa filme bakışı nasıl değerlendiriyorsunuz?

 İran’da kısa film çok değerli. Yapımcılar sürekli festivallerdeki  başarılı olan  kişileri keşfedip, İran sinemasının  geleceğini düşünüyorlar. Festivaller çok kaliteli, filmler çok çok başarılıdır. Ben çok yetenekli, hayal gücü ve cesareti yüksek olan kişiler tanıyorum bu festivallerden  Açıkçası  Türkiye’deki bazı  festivaller de öyle bir kalite görmedim :( Ben Türkiye sinemasını hep sanatsal, Reha Erdem, Nuri Bilge Ceylan ve Fatih Akın sanıyordum. Ama en büyük gördüğüm sorun hem kısa hem uzun metrajdaki filmlerde, yönetmenlik ve senaryo. Beni umutsuz eden şey burada kendi işimi yapamamam.  Sebebi, dört sene aldığım yönetmenlik eğitimimi tam anlamıyla   kullanamamam. Hikayeler çok güzel bir vitrinde gösteriliyor ama sonuçta, vitrin hariç, planlar arkası incelendiğinde  çok bir zaman ayrıldığı  görülmüyor.

-  Çektiğiniz kısa filmlerin senaryolarında çıkış nedenleriniz neler oluyor, daha doğrusu neler size bu senaryoları yazdırıyor?

Yukarda bahsetmiştim ama gerçek hayatta konuşamadığım, susmak zorunda kaldığım veya konuşmaktan daha fazlasını  istediğim bir güç olduğu zamanlar yazıyorum.

-Oyuncu seçiminde iş kısa film olunca zorluk çıkıyor mu? Bu aşamada İran ve Türkiye ilgili kıyaslama yapabilir misiniz?

İran’da çevrem çok geniş olduğu için asla sıkıntı yok. Hem sinema hem tiyatro oyuncuları yardımcı olurlar. Burada çekmek istediğim kısa film için 150 oyuncunun audition izledikten sonra ve kaç gün prova yapılmasına rağmen, test gününde oyuncuların performanslarını düşük buldum. Çok güzel bir dille nedenini sorduğumda bana "bize karavan mı ayarladın ki güzel oynayalım" cevap verildi ve kaç kez daha kötü davranışlar için, on gün ertelenmeye karar verip, tekrar oyuncu bulmak zorunda kaldım.

-Sinema sektöründe kariyer yapmaya karar verdiğinizde bu alanda sizi etkileyen yönetmeler, filmler oldu mu?

Beni aslında çok etkileyen  yönetmenler var. Yorgos Lanthimos, Daren aronofsky, Andrey Zvyagintsev, Reha Erdem vs.

-Son olarak yeni projeleriniz var mı? Bu salgın döneminden nasıl etkilendiniz?

Hazır bir senaryom var ama eski kısa filmimi çekmek istediğimde, izin olmadığım  için işimden  ayrıldım, filmi çektim ve pandemi başladı, her neyse iş bulmak o dönem imkansizdi ve çok finansal problem yaşadım. Sonuçta benim en güzel günlerim, film çektiğim ve hazırlık yaptığım günler olduğu için iyi bir zaman bekliyorum. Bu sefer daha iyi şartlarla ve daha hazır olduğum zaman çok güzel bir sanat çıkartmak dileği ile.