Sizi tanıyabilir miyiz?
1987
doğumluyum. Sınıfsız, sınırsız, sömürüsüz bir dünya için karikatür çiziyorum.
“Emine Hanım’ın Romanı” anneannenizin
hayatı. Emine Hanım’ın hayatını çizgi roman olarak anlatma fikri nasıl ortaya
çıktı? Nasıl bir süreç geçirdiniz karar verdikten sonra?
Anneannemin
hayatını anlatma fikri uzun süredir aklımdaydı ancak pandemi döneminde ev
taşıdığımız sırada aile albümüyle yeniden yollarımızın kesişmesiyle anlatma
cesareti buldum kendimde.
Fotoğraflara
baktım, mutsuzluğunu, çevresini saran kalabalığa rağmen yalnızlığı, aklının
başka yerde oluşunu gördüm. Bana anlattıkları ile örtüşen fotoğrafları dizdikçe
ortaya Emine Hanım’ın Romanı çıktı.
Emine Hanım’ın Romanı”nda toplumsal
cinsiyet eşitsizliğini görüyoruz. Türkiye’de- Dünya’da toplumsal cinsiyet eşitsizliği üzerine neler
söylersiniz? Bu konuda neler yapılabilir?
Zor
bir soru. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini diğer eşitsizlik biçimlerinden
farklı düşünemiyorum. Haklar hiyerarşini kabul etmeyen biriyim. Gelir
adaletsizliği, ücretli emek sömürüsü, türler arası eşitsizlik, cinsiyet kimliği
ve cinsel yönelimi hedef alan nefret… Biri bitmeden diğeri de bitmeyecek.
Eşitsizliğe
her alanda bir arada mücadele vermek gerektiğini düşünüyorum. Sorunuz kadar zor
bir yanıt…
Biyografik çizgi roman ülkemizde yaygın
olmayan bir teknik. Metinler, çizimler ve fotoğraflardan oluşan “ Emine Hanım’ın Romanı” için neler
söylersiniz?
Yalnızca
biyografik değil her ne kadar popüler bir türe dönüşüyor gibi görülse de çizgi
romana yönelik önyargıların olduğu bir okur kitlesi olduğunu düşünüyorum
Türkiye’de. Üstelik kadınların hikayeleri birçok alanda olduğu gibi çizgi
romanda da oldukça az.
“Emine
Hanım’ın Romanı” bir tanıklıktan, suç ortağı olmamaktan, “özel olan
politiktir”den çıkan bir kitap. Emine Hanım’ın ve toplumsal cinsiyet
eşitsizliğinin değersizleştirdiği tüm hayatlar adına anlatılan bir hikaye.
Karikatür ve çizim hayatınıza nasıl
girdi?
Kendimi
bildim bileli iyi bir karikatür okuruydum ama çizmeye 2006’da Zonguldak
Karaelmas Üniversitesi Maliye Bölümü’nde okurken başladım. Okulumuzun karikatür
kulübü vardı ve usta çizer Mete Arif Tokmak’ın yürüttüğü atölyeler oluyordu.
Bir defa katıldım devamı geldi.
Nelerden etkileniyorsunuz çizimlerinizi
yaparken?
Her
şeyden. Karikatür çelişkilere dair bir sanat, çelişkinin olduğu her alandan
beslenmek mümkün.
Türkiye’de karikatürist olmak, kadın
karikatürist olmak üzerine neler söylersiniz?
Düşünce
ve ifade (sanatsal ifade de dahil) özgürlüğünün ayaklar altına alındığı günümüz
Türkiyesi’nde karikatürist olmak çok zor. Çizerler sansür ve otosansürle baş
ederken bir yandan da gelir elde etmeye çalışıyorlar. Başımızda Demoklas’in
kılıcı… Kılıca bağlanan sicim koptu mu kopuyor mu kopacak mı diyerek üretmeye
devam etmek kolay değil.
Diğer
yandan içinde bulunulan bu hal karikatür camiasının mevcut halini eleştirmeye
engel olmamalı. Özellikle 90’lı yıllarla birlikte cinsiyetçi komiğin izlerini
de erkeklerin domine ettiği bir alan olarak camiayı da eleştirmek zorundayız,
bu da karikatürün konusu. Karikatürün, mizahın egemene karşı duruşu mesele
toplumsal cinsiyet eşitliği olduğunda komiğini muktedirden yana çeviren bir
garabete dönüşüyor…
Nefret
söylemi üretmeyen her iş elbette ifade özgürlüğünün koruması altında ancak
eleştirmek de bizim hakkımız.