Mimar Sinan
Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü Mezunu olan ve 3. kişisel
sergisi “Neredeyse” ile sanatseverlerle buluşan Zeynep Akgün’ün sergisi
Karaköy’de Galeri 77’nin yeni açılan mekânında 4 Kasım 2018 tarihine kadar
izlenilebilir.
-“Neredeyse” sergisi
için, “kadın kimliği ve varoluşuna bakış” diyebilir miyiz? Neler bekliyor
izleyiciyi ‘Neredeyse’ de?
‘Neredeyse’de göz alıcı parlaklıklarıyla ilk bakışta bizi
de etkileyen devleşmiş parti süsleri ve bu ucuz nesnelerin kıskacındaki kadınlar
var. Kadının arada kalmışlığı ve kendine tanımlanan alandan ‘neredeyse’
kurtulma durumu var. Yani aslında o kritik karara ve ‘o an’ a odaklanan
resimler bunlar. Bir anlamda farketmenin ve durumu değiştirmenin ilk
sinyalleri.... Sergide toplam oniki iş yer alıyor, dokuzu bahsettiğim
‘neredeyse’ anlarına cevap arıyor. Üç tanesi ise daha önce pek denemediğim ama
boyarken keyif aldığım büyük boyutlu kadın portreleri... Kompozisyonların
bilindik tekniksel ve biçimsel
dertlerinin yerine ifadeye takılmak, bize dik dik bakan gözlerle
yüzleşmek gibi insani durumları dert edinen işler diyebilirim bu portreler
için.
-Doğa ve mimari
planlar içinde çeşitli hareketlerde gördüğümüz kadın figürleri hakim sergilenen
resimlerde. Kadın figürünü merkeze koyma sebebiniz nedir?
Son resimlerimde soyut atmosferlerin yerini daha belirgin
mekanlar aldı. Bu mekanların çoğu birbirinin içine karışmış katmanlardan, düşsel ve gerçekçi görüntülerin geçirgen
birlikteliğinden doğuyor. Sisler içinde eriyen doğa var, keskin hatlarıyla tanımlanmış mekanlar var. Flu alanlar ve sert planlı
formların biraradalığından doğan gerilimli espaslar var. Bu gelgitli, müdahaleci
ve saldırgan espasta kadını merkeze alıyorum, hayatta olduğu gibi.....
-Eselerinizde
örtülü anlatım yolunu kullanıyorsunuz. Örtülü anlatımı ve bunu seçme
nedenlerinizi öğrenebilir miyiz?
Örtülü anlatım sembolizmin ifade yollarından biri ve daha
çok sezgilerle kavranan bir anlatım biçimi. Vermek istediğiz etkinin dolaylı
yoldan anlatımı sözkonusu...Bu yönüyle izleyiciyi zorlayan ve resmin etkisini
arttıran bir ifade biçimi. Bu sebeple, bana göre daha değerli ve kalıcı
olduğundan tercih ediyorum. Resimdeki kurguyu sezdirmek, duyumsatmak istiyorum.
-Arada kalma,
sıkışma, kapana kısılma gibi durumları ele alma nedeniniz ve bunları işleyiş
tarzını anlatır mısın?
Günümüzün kaotik ve zorluklarla dolu atmosferinde çoğu
kez içinde bulduğumuz, hemen hemen
herkesin hissettiği durumlar bunlar, pespembe bir hayat yaşamıyoruz. Her
yönüyle bizi zorlayan, kimi kez yaşama sevincimizi kaybetmemize kadar varan,
kontrolümüz dışında pek çok olay yaşıyoruz. Yaşadıklarımız da türlü şekillerde
üretimimize yansıyor. Ben de ‘Neredeyse’ resimlerinde bu durumlara odaklandım
ve kendi resimsel dilim çerçevesinde kadın ekseni üzerinden yorumladım.
-Çalışmalarınızda
konuları nasıl belirliyorsunuz?
Ben devamlı resim yapan biriyim, proje odaklı
çalışmıyorum, dolayısıyla resim yapma sürecimde süreklilik hakim. Konularım da
bu süreklilik içinde doğal olarak beliriyor, gerek toplumsal gerek kişisel
olarak yaşadıklarımız farklı dozlarda da olsa resimlerin konularında etkili
oluyor. Değişmeyen şey ise figür, insanı anlamak, anlatmak...
-Son olarak
eserlerinizde kendi dilinizi oluştururken nelere dikkat ediyorsunuz?
Bir ressamın kendi dilini oluşturması elbette ki çok
önemli, ama bazen tehlike de yaratabiliyor, resimlerde tekrara düşmek gibi.... dolayısıyla değişime açık olmak gerek. Yaptığınız
işte samimi olursanız, genel geçer modalara kendinizi kaptırmadan süreklilik
sağlarsanız diliniz zaten oluşur. Etrafımızda o kadar çok imge borbardımanı var
ki, bu görsel fırtınaya kapılmamak için kendini
tanımak ve sana özel olanı korumak önemli.