Deniz Doğruyol Galeri Bu Pavilion "Benimle Başlamadı" Sergisi üzerine
-“Benimle
Başlamadı” isimli kişisel serginiz kolaj ve asamblaj diliyle meydana gelen
eserlerden oluşuyor. Serginizin çıkış
noktasını öğrenebilir miyiz?
Toplumsal cinsiyet, aile, aidiyet,
toplumsal norm gibi kavramları odağıma alarak; biriktirdiğim trajedileri
ironik bir dille plastikleştiriyorum ve ‘‘Benimle Başlamadı’’ ama seninle de
baslamadı diyorum.
-Sergide yer alan
işlerinizden bahseder misiniz? Sergide sanatseverleri neler bekliyor?
Sergi, temelde kolaj ve asamblaj diliyle
ortaya çıkardığım eserlerden oluşuyor. Sergi boyunca karşılaşacağımız
eserlerde dünyanın pek çok yerinden topladığım nesnelerle bir dil ağı ördüğümü
göreceksiniz.
Hatıramdaki gel-gitleri, hatırlamayı
tetikleyen zihinsel ve fiziksel göçlerle biriktirdiğim nesneleri, anadilde/anakültürde
normlarla şekillenen deneyimlerimi, kişisel mutluluk ve özgürlük sınırlarımın
zorlandığı ajandami izlemeye açıyorum.
-Serginizde de yer alan şiirinizde
ifade ettiğiniz kavramları ve bunları kolajlarınıza nasıl yansıttığınızı, yansıtırken kullandığınız ironik dili anlatır mısınız?
Sergide yer alan isler ; Anadilde düşünme
ve anakültürde yaşamsal döngüde ödül ve ceza dilinin, şerginin siirinde de
ifade ettiğim gibi insanın özgürlüğünü nasıl kısıtladığı, mutlu olmayı nasıl
güçleştirdiği ile yüzleştiren bir tavır içinde\ ironik bir dil çünkü bu derdi
çözmenin en iyi yolunun , beraber eğlenerek,
vedalaşmak olduğunu düşündüm, işlere de o şekilde yansıdı.
- Serginizde
dünyanın pek çok yerinden toplanan nesnelerle bir dil ağı oluşturuyorsunuz.
Eserlerinizde kendi dilinizi oluştururken nelere dikkat ediyorsunuz?
Anlatmak istediği derdini, en samimi hali ile ortaya
koymalı işlerim. Samimiyeti dert ediniyorum ben.
Dolayısı ile ben bir fikrin üzerine çalışırken, önce
yazarım, içimi dökerim , fikre dair tüm malzemelerim ortaya çıkar, sonra oturup
içinde oynamaya başlarım ve bir bakmışım ortaya iş çıkmış. Benim dilim
samimiyet, sonrasında iş kendini yaratıyor zaten.
-“Benimle
Başlamadı” serginizin hazırlık sürecinizi, bu süreçte yaşadıklarınız anlatır
mısınız?
Uzun bir süreç aslında, karantina dönemi
girdi araya ve 7 ay rotarli olarak açtık. Sergi, pandemi döneminde, atölyemde
hazir bir sekilde açılmayı bekledi. Ben de o dönem üzerinde oynadım tabi ki,
böylece işler de karantinadan nasibini alarak dönüştü ve gelişti. Eğlenceli ve
keyifli bir süreçti. Ortaya çıkan sonuç beni çok mutlu etti.
-Çalışmalarınıza
başlamadan önce konsepte mi karar veriyorsunuz?
Öncelikle fikir, sonra onu nasıl bir konsept
ile sunmak istediğim ve tabi ki uygulama detayları...
Ben malzeme ağırlıklı çalıştığım için,
uygulama detayları; fikir ve konsepti
doyurmak, onlardan onay almak, birebir dilini ortaya koymak zorunda,
dolayısıyla üçü kol kola çalışıyor işlerimde.
-Sizi tanıyabilir
miyiz? Sanatla yolunuz nasıl kesişti?
Ben
Deniz Doğruyol, İzmir doğumluyum Dokuz Eylül Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Tv
Fotoğrafçılık bölümünde okudum. Benim malzemem yaşamın kendisi fikri ile
çıktığım bir yol bu, dolayısı ile ben ilhamımı da, derdimi de , malzememi de
yaşamdan alıyorum. Los Angeles’da 6 sene
kadar yaşadım, yaşadığım sürede Saddle Back Fine Arts’ dan resim üzerine eğitim
aldim. Bu sürede Avrupa ve Amerika’ da bir çok solo ve karma sergide işlerim yer
aldı. 2018 ‘de tutku ile bağlı olduğu İstanbul’a döndüm; Los Angeles’da
Dadaistudio olarak Found object Art&Desing işler üzerine kurduğum atölye
çalısmalarıma İstanbul’da devam ediyorum.
-Kendinizi
istifçi, arşivci olarak tanımlıyorsunuz. “Aslında onun ruhunu satın alıyorum”
diyorsunuz. Bu anlamda Deniz Doğruyol’u tanıyabilir miyiz?
Ben hem istifçiyim,
hem arşivciyim, her ikisinin de hayatıma ve işlerime kattiği farklı roller ve
değerler var.
Benim nesneler ile
ilişkim biraz farklı, toplayıcılığım ve işlerimde malzeme ağırlıklı çalışmam da
bundan
sebep, ben eşyaların
ruhları olduklarına inanırım. 2-3 saniyede geldikleri yerlerin hikayesini fısıldarlar
bana,
benim dünyama girerken
yeni bir hikayenin parçası olmaya gelirler, bu benim onlarla oyunum.
Gelen, kimi zaman bende
kullanabilir bir eşyaya , kimi zaman bir sanat serine dönüşürken , kimi zaman
enstelasyonumun bir
parçası olur. Ve sürdürülebilir olur, zamansız olur.
-Güncel sanatı takip ediyor
musunuz? Sizi etkileyen sanatçılar, sanat akımları hangileri?
Ben koyu bir Dadaist’ im diyebilirim, dadaizimin o kural tanımayan duruşu,
çağrışımlara dayanan anlatım yöntemleri, kuşkucu ve şaşırtmak isteyen tavrı ,
benim işlerim üzerine çalışırken en büyük motivasyonumdur. Deneysel bir dil ile
isleri ortaya çıkarma halim ve isteğim ancak kuralsızlıkla kendini var edebilir
çünkü.
Marcel Duchamp, Arman, Salvador Dali,
Hans Bellmer,Man Ray, George Segal, Daniel Spoerri, Jean Tinguely, Otto Dix,
Noah Purifoy beni etkileyen sanatçılar diyebilirim.