28 Temmuz 1887’de
Blainville’de dünyaya gelen Duchamp, kitaplar okunan, santranç oynanan, resim
yapılan, aile fertlerinin çeşitli enstrümanlar çalarak birlikte müzik yaptığı
bir evde sanatla iç içe büyür ve 1905 yılıda Académie Julian’da sanat eğitimi
almak için Paris’e gider. Sözcük oyunlarıyla dolu çizimleri, hayatının geri
kalan yıllarında yapacağı çalışmalarında kendini gösterecek kaba mizah
anlayışını yansıtır. Empresyonizm, kübizm, fovizm gibi akımlarla ilgilense de
kesin olarak bir usluba bağlı kalmayıp çalışmalarıyla pop art, minimalizm,
kavramsal sanat, dadaizme yol açar. Resim
ve heykel gibi geleneksel teknikler yerine düşünceye dayalı yeni bir sanat
anlayışını savunup, geleneksel resimden
uzak durup, sanatın kavramsal değerini ortaya çıkarır.
“Merdivenden İnen
Çıplak” adlı resmi Fransa ve Amerika’da çok farklı tepkiler alır. Aynı resme farklı tepkilerin verilmesi
Duchamp’ı çok etkiler ve yirmibeş yaşında geleneksel resimden uzaklaşmaya
başlar ve daha akademik bir felsefeye yönelir.
Ünü, daha çok
seri üretilmiş ve sanatçı tarafından yapılmamış fakat seçilmiş, bazen
değiştirilmiş bir nesne olarak “ready-made”(hazır-yapım; oldukları gibi alınıp,
kullanılan ve alaycı biçimde sanat yapıtı sayılan günlük eşyalar) fikrine dayanır. Yaratıcılık olgusunun
tarifini değiştirmiş, sanatın beceri ve yeteneğe dayanması gerektiği yolundaki
inanışı sarsmış, kavram ve anlamın plastik sanatların önüne geçmesini
önemsemiş, düşünsel deneyimin önem kazanmasına öncülük etmiştir.
Birinci Dünya
Savaşı’nın başlamasıyla Amerika’ya gider. Burada “Büyük Cam” adlı eserini yapmaya
başlar. Yaklaşık 274cmx152cm ebatlarında olan “Büyük Cam” adıyla bilinen, ”Bekârlar Tarafından Çırılçıplak Soyulan Gelin”, folyo, tel ve diğer maddelerden yapılma
geomerik şekillerle dolu iki cam panodan oluşan masif bir bir eserdir. Taşınırken kırılan ve bunun üzerine, “işte şimdi sanat oldu” dediği eseri daha
sonra onarmıştır.
Amerika’ya
geldiği 1915 tarihinden, hayatının geri kalanını satranç oynamak için
sanatı bıraktığı 1923 yılına kadar,
ready-made’lerin dışında bir şeyle ilgilenmedi ve bütün çalışmalarını hazır
nesneler kullanarak yaptı. Bu tarihler arasında yaptığı tek istisna 1919’da
Leonardo Da Vinci’nin ünlü tablosu Mona Lisa’nın bir reprodüksiyonuna bıyık ve
sakal çizerek, bu ikonik tabloyu değersizleştirdiği “L.H.O.O.Q”(kızın yakıcı
kalçaları var) isimli çalışmasıdır.
Ready-made
kullanımıyla, sanat yapıtı kategorisini ciddi anlamda değiştirirken, sanatın ne
olduğuna dair sorgulama süreci başlatmıştır. Seri üretimle elde edilmiş bisiklet tekeri ya da
kar küreği gibi hazır nesnlere küçük eklemeler yaparak bu nesnlere farklı
anlamlar yükleyerek, izleyicilerden de kelime oyunlarıyla yeniden
isimlendirdiği bu nesnelere başka bir bakış açısıyla bakmalarını bekler
Amerika’da
yaptığı, başaşağı çevirdiği bir pisuvarla sonradan “kavramsal sanat” anlayışının
yolunu açacak olan ready-made çalışmasına Duchamp, Richard MUTT imzasını atar. 1917’de New
York’taki bir galeriye gönderir. O dönem için çok farklı ve sıra dışı bulunduğu
için sergilenmeyen “Çeşme” isimli bu eser, bugün kavramsal sanatın ilk
örnekleri arasında kabul ediliyor. Orijinali kaybolan eserin, Alfred Stieglet’in çektiği fotoğrafa bakılarak
yapılmış 15 adet kopyası bulunmakta. Duchamp sıradan ve seri yapım bir ürün
seçiyordu. Böyle bir nesnenin tek yeniliği, sanatçının ona sağladığı yeni konum
ve değişmenin getirdiği anlam değişikliği oluyordu.
1923’ten sonra
sanata ara verir. Bu dönemde bol bol santranç oynar. Birşeyler yapacağı yerde,
varolmakla yetinir. 1968 yılında öldüğü
zaman, yirmi yıldır büyük bir yapıt üzerinde çalıştığı anlaşıldı. Şimdi
Philadelphia’da bulunan bu yapıt, elinde bir gaz lambasıyla uzanmış yatan bir çıplakla, geri planda
hareket eden bir çağlayan manzarasından oluşmaktadır. Eski bir çiftlikteki iki
kanatlı avlu kapısının aralığından görünen bu manzara karşısında bakanlar birer
“röntgenci” gibi gözler önünde resmi izlerler.
Kendi Dilinden
Marcel Duchamp ve Ready- Made: Daha 1913’de bisiklet tekerleğini mufak taburesine takmak ve onun dönüşünü
seyretmek gibi eşsiz bir düşünceye kapılmıştım. Birkaç ay sonra ucuza bir kış
akşamı satın aldım. Ufka biri kırmızı öbürü sarı iki küçük tuş vurduktan sonra
resmi “Eczane” diye adlandırdım.
1915’de New
York’da bir hırdavatçıdan kar küreği satın aldım, üstüne de “Kol Kırılması
Olasılığına Karşı” diye yazdım Söz konusu sunuş biçimini adlandırmak için
ready-made sözcüğünü kullanmak işte o sırada geldi aklıma. Ready-made’lerin
seçimini estetik nitelikli herhangi bir büyük
zevkin etkisiyle, zorla benimsemedim. Önemli bir özellik vardı: yeri
geldiğinde ready-made’in üstüne yazdığım kısa tümceydi bu. Söz konusu tümce,
tıpkı br başlık gibi nesneyi betimleyecek yerde, izleyicinin düşüncesini daha dilsel olan başka bölgelere yöneltecektr. Ready- made’in bir başka özelliği de
benzersiz yanının olmayışıdır. Bir ready-made kopyası aynı mesajı aktarır.