Türkiye’nin figüratif ressamlarından, her çalışmasında yeni
teknik ve tavır geliştiren
ressam- illüstratör
Mustafa Delioğlu’ile
“Eskiden-Yeniden”
resim sergisi
ve çalışmaları üzerine mürekkephaber için konuştuk.
-“Eskiden – Yeniden” resim serginiz Kadıköy Belediyesi
Caddebostan Kültür Merkezi Sanat Galerisi’nde 26 Ocak’a kadar devam ediyor.
Sanatseverleri neler bekliyor sergide?
Sergide 15- 20 yıllık çalışmalarım, işlerim var. Hatta
2020’de son fırça darbesini vurduğum işimde var. Toplamda burada 65 adet resim
sergileyebildik. Sanatseverler, izleyiciler benim yirmi yıllık çalışmalarımın
bir kısmını toplu halde bu sergide görebilirler.
Benim çalışmalarımı
dışavurumcu eserler. Her zaman samimi olmaya ve bunu tuvalime yansıtmaya
çalıştım. Kitaplardan, resimlerden öğrenerek, iç güdülerimle, çok çalışarak,
kendimi tekrar etmeyerek resim yaptım. Sanatseverlerde bu sergide çabamı,
samimiyetimi, sevgimi göreceklerdir diye düşünüyorum.
-Resim yapmaya nasıl başlıyorsunuz? Ön hazırlık yapıyor musunuz?
Eskiz yapmıyorum. Tuvalim hazır duruyor. Benim bir işimde
çocuk kitapları resimlemek. 2.000’den çocuk kitabı resimlemişimdir.
Planlamıyorum resim yaparken. O anda tuvalin karşısında çıkıyor her şey.
Başlıyorum, resim beni nereye götürürse oraya kadar gidiyorum.
Resim bitince de o serüven bitiyor. O bitti
anını yakalamak irade gücü istiyor. O anı kaçırdığınızda resim de bozuluyor. O
anı iyi yakalamak, o anı tespit etmeye dikkat etmek gerekiyor.
Resim yapmayı şöyle de düşünebiliriz. İçinizden resim yapma
isteği geliyor ve resim yapıyorsunuz ve işte o zaman iyi resim ortaya çıkıyor. İstekle
yapmak önemli.
-Resim yapmaya nasıl başladınız?
Ben okullu değilim. Çocukken kitaplarda gördüğüm resimleri
yapardım. Onlar kadar iyi yapamadığım içinde çok üzülürdüm. Erzincan Paşağı
Köyü’nde doğdum, 14 yaşında da İstanbul’a göç ettik Feneryolu’na. Eskiden
köyden gelenler burada kasap- bakkal ve kömürcü çırağı olarak çalışırmış.
Abilerimde öyle yapmış, ben de öyle yaptım ve abimin kasap dükkanında çırak
olarak işe başladım. Ama bu arada resim yapmaya da devam ediyorum.
Bunlar olurken en çok yaptığım şey de
okumaktı. Elime o zamanın şartlarında ne geçse okuyordum. Kitap okumak demek
ufkumum açılması demek. 16- 17 yaşlarında ben bu işleri yapmayacağım dedim. O
kasap dükkanına sığmıyorum. Gravürleri kopya ediyordum, onları camcının
vitrinine koyuyordum.
Resimle ilgili
sadece ilkokulda öğretmenimden öğrendiklerim vardı.
Ben devamlı okuyordum
ve bakıyordum. Tabi o zamanlar resimle ilgili
fazla kitapta yoktu. Kasap dükkanında çalışırken de devamlı resim yaptım, hiç
bırakmadım. 68’de ilk resim sergimi açtım Beyoğlu Şehir Galerisi’nde. Olgun
resimler değil, tabi ama çabalıyorum resim yapmaya.
Bu arada para kazanmamda gerekiyor. Reklam ajansına girdim,
tabela yaptım, filmlere fon yaptım. O dönemlerde film Bağdat’ta geçiyorsa panoramik
Bağdat resmi yaptım film için. Geçinmem için para kazanıyorum, resim yapmaya da
devam ediyorum
ve ressamlar tanıyorum,
arkadaşlar ediniyorum. Ben mutlaka kitap okunması gerektiğini düşünüyorum. Eğer
sanatçı iseniz daha çok okumanız gerekiyor. Beni buralara getiren kitap okuma
tutkumdur.
-Çocuk kitaplarını resimleme dönemi nasıl gelişti?
Reklam şirketinde çalışıyorum. Cağaloğlu benim için çok
önemli bir yer.
Taksitle kitap
alabiliyorum, daha çok kitaba ulaşma ve alma şansım var. O dönemde en büyük
isteklerimden biri kitap kapağı yapabilmek. Kitap dükkânı olan bir arkadaşım
yayınevleri ile çalışıyor. Benim bu isteğimden bahsedince teklif geliyor. O
dönem bu işi yapan çok kimse yoktu. Ustalarımız var tabi. Sait Maden, Ayhan
Erel.
Ostrovski’in “Fırtına Çocukları” kitabı için yaptığın kitap
kapağı tasarımım o dönem çok ilgi gördü 1970’lerin başında sonra da diğer
siparişler gelmeye başladı. 1973’de de Erdal Öz’ün isteğiyle Truman Capote’nin
“Para Dolu Damacana” adlı kitabının kapak tasarımını ve resimlerini yaptım ve
böylece çocuk kitapları resimleme dönemi başladı benim için.
Sonrasında Cağaloğlu’na atölye açtım. Grafik işler de
yapıyordum ama amacım, resim ve illüstratör olarak çalışmak ve onlardan para
kazanmaktı.
-Çocuk kitapları resimlerken nasıl çalışıyorsunuz?
Elinizde bir metin var, onu ince ince okurum. O metni
resimleyerek görsel hale getirirken her şeyin en iyisi olması için çabalıyorum.
Yoğun boya kullanıyorum, desen tadını muhafaza etmeye çalışıyorum. Çocuklara
elimden geldiğinde en iyisini sunmaya gayret ediyorum.
Çocuk kitapla beraber içinde görselle
karşılaşıyor. İnsan bakarak algılar. İyi şeylerle karşılaşınca beğenisi de
böylece gelişiyor. İnsan beğenisinin gelişmesi çok önemli ben öyle düşünüyorum.
-Kitap kapağı yaptığınız dönemlerde yapmak isteğiniz kitap
kapağı oldu mu?
Şöyle cevaplayabilirim. O dönemde aslında sevdiğim bütün yazarlara
kitap kapağı yaptım. Maksim
Gorki, Jack
London, Ernest Hemingway, Jack Steinbeck’in kitaplarına kapak yaptım.
Çağdaşlardan Paul Auster’in kitap kapaklarını
çalıştım. Artık günümüzde kitap kapakları tasarımı farklı ilerlediğinden ben
daha
çok çocuk kitapları resimliyorum.
Yaşar Kemal’in kitap kapaklarını yaptım. Yusuf Atılgan’ın çocuk kitabı “Ekmek
Elden Süt Memeden”i resimledim. Son olarak Azizi Nesin’in bütün kitaplarının
kapaklarını yaptım.
Bir dönem “Kumbara
Dergisi”nde resimli romanlar vardı. Bekir Yıldız, Tarık Buğra, Halikarnas
Balıkçısı’nın resimli romanlarını yaptım dergiye.
Son olarak şöyle diyebilirim iyi resim yapan bütün
ressamları, iyi yazan bütün yazarları çok seviyorum ve onlarla çalışmak çok
güzeldi-güzel.