“Kalpten gülümseyenleri hemen ayırt ederim.”diye yazmış
romanında. Demek ki insan kalpten gülümseyince, sahici gülümsemeleri anlıyor
diye düşündüm ben de İclal Aydın’la tanışınca. Romanı aslında geçen yaz
okumuştum ama düzenli bir bloğ yazarı olmayınca beğendim hakkında yazılar
yazmak istediğim kitap ve filmler
masamda kalıyor. İclal Aydın’la, ’ İclal Aydın’la Gündüz Düşleri Atölyesi’nde tanışma, konuşma, anıları paylaşma, yeni
anılar sahibi olunca ‘ Bir Cihan Kafes’i tekrar okumak ve bloğuma eklemek
istedim. Notlar alarak, altını çizerek, ‘beni kör kuyularda merdivensiz
bıraktın’ şarkısını tekrar tekrar dinleyerek okudum bu sefer.
Samire, Yaşar, Lorin’in sıcak hikayesi. Üçünün de
yaşamlarından etkilenmek, yeri geldiğinde ‘Ben bu kadar acıyı nereye
koyacağım?’ diye sormak, Yaşar’ın babaannesinin Yaşar’ı doyurmak içim memesinin
ucuna bal sürüp vermesini, babaannemin, babamın vefatından sonra bana her sabah ‘kuşlar getirdi diyerek
yastığının altından kağıtlı çikolata vermesini hatırlayarak gözyaşları içinde okumak.
‘Anne karnında her şeyden ve hepsinden evvel kalbin, sonra
omuriliğin beliriyor. Ardından da tomurcuk açıyor ellerin. Kalbin önceliği var
hepsinin içinde. Bir insanın yumruğu kadardır kalbi derler. Demek ki kalbin
kadar insansın. Avucunun içine düşen kalp kadar merhametin.. Kibir, bir virüs
gibidir. Bünyede bekler. Kendine güven, cesaret, güç, dik başlılık hatta tevazu
bile içerir en başta. Onun ne vakit kibre dönüştüğünü taşıyan anlamaz kimi
zaman. Elbette gücünü kaybetmiş
bünyedeki en zayıf düşmüş anı bekler kendini göstermek için…satırlarını okurken
Doruk ve Ethem’le kavga etmek.
…Samire’nin bir gün Lorin’e dediği gibi, ‘’kararında
yalnızlık iyidir. Ötesinden kork işte! Allah iki şeyi sevmez kızım. Israrlı
günahı ve isyanı. Mutsuzlukta bu kadar
ısrar edersen bir gün isyan edersin. Bu da ısrarlı günaha girer… Kalk artık
kaldır başını!” satırlarını okurken kendimle kavga etmek.
“ Fırtına herkesin başında eser ama sadece bazılarının
çiçekleri dökülür”, “Yalnızlığı iyi ders edersen rütbe alırsın”, “Kendi
dünyanın direği sensin!”, sözlerini
unutmak istememek.
…”İnsan kızgınlığı, nefreti unutuyor. Bir tek pişmanlığı
unutmuyor. Pişmanlığım benimdir zira. Hür irademle yaptığım seçimlerin
neticesidir. “ cümlesinin yaşanmışlığını hatırlamak.
…”Tutkuyla aşık olanın ülkesi, sevdiğiyle kendinden oluşur.
Doğrudur. Birbirlerinin sınırı olurlar. Her sınır mayın döşelidir öte yandan”…
kelimeleri ile o sınırlarda dolaşmak.
…”Bıraktığı her ayak izi beni kendine daha çok çağırıyordu.
Tek bir ömre sığması imkansız kederler vardır ayak izlerinde. Bu kadında bir
cümle saklıydı sanki. Belki kendisinin bile henüz bilmediği…” satırları ile
kendimde ve özellikle İclal Aydın’da
saklı olan diğer cümlelerin ortaya yeni romanlar olarak ortaya çıkmasını ümit
etmek.
Yukarıda yazdığım ve yazamadığım pek çok düşünce, duygu
içinde okudum romanı. Samire, Yaşar, Doruk, Lorin, Ethem, İclal Aydın, Ömür ve
diğerleri vardı kitapta. Yaşanmışları, yaşanacakları çok sevdiğim bir yazarın
hatta sadece yazar olarak yazıp bırakmak istemiyorum, İCLAL AYDIN’IN kaleminden okumak büyük keyifti. Teşekkürler
İclal Aydın.