22 Eylül 2014 Pazartesi

İclal Aydın ve "Bir Cihan Kafes"



“Kalpten gülümseyenleri hemen ayırt ederim.”diye   yazmış romanında. Demek ki insan kalpten gülümseyince, sahici gülümsemeleri anlıyor diye düşündüm ben de İclal Aydın’la tanışınca. Romanı aslında geçen yaz okumuştum ama düzenli bir bloğ yazarı olmayınca beğendim hakkında yazılar yazmak  istediğim kitap ve filmler masamda kalıyor. İclal Aydın’la, ’ İclal Aydın’la Gündüz Düşleri Atölyesi’nde  tanışma, konuşma, anıları paylaşma, yeni anılar sahibi olunca ‘ Bir Cihan Kafes’i tekrar okumak ve bloğuma eklemek istedim. Notlar alarak, altını çizerek, ‘beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın’ şarkısını tekrar tekrar  dinleyerek okudum bu sefer.


Samire, Yaşar, Lorin’in sıcak hikayesi. Üçünün de yaşamlarından etkilenmek, yeri geldiğinde ‘Ben bu kadar acıyı nereye koyacağım?’ diye sormak, Yaşar’ın babaannesinin Yaşar’ı doyurmak içim memesinin ucuna bal sürüp vermesini, babaannemin, babamın vefatından sonra  bana her sabah ‘kuşlar getirdi diyerek yastığının altından kağıtlı çikolata vermesini hatırlayarak  gözyaşları içinde okumak.


‘Anne karnında her şeyden ve hepsinden evvel kalbin, sonra omuriliğin beliriyor. Ardından da tomurcuk açıyor ellerin. Kalbin önceliği var hepsinin içinde. Bir insanın yumruğu kadardır kalbi derler. Demek ki kalbin kadar insansın. Avucunun içine düşen kalp kadar merhametin.. Kibir, bir virüs gibidir. Bünyede bekler. Kendine güven, cesaret, güç, dik başlılık hatta tevazu bile içerir en başta. Onun ne vakit kibre dönüştüğünü taşıyan anlamaz kimi zaman.  Elbette gücünü kaybetmiş bünyedeki en zayıf düşmüş anı bekler kendini göstermek için…satırlarını okurken Doruk ve  Ethem’le kavga etmek.


…Samire’nin bir gün Lorin’e dediği gibi, ‘’kararında yalnızlık iyidir. Ötesinden kork işte! Allah iki şeyi sevmez kızım. Israrlı günahı ve  isyanı. Mutsuzlukta bu kadar ısrar edersen bir gün isyan edersin. Bu da ısrarlı günaha girer… Kalk artık kaldır başını!” satırlarını okurken kendimle kavga etmek.


“ Fırtına herkesin başında eser ama sadece bazılarının çiçekleri dökülür”, “Yalnızlığı iyi ders edersen rütbe alırsın”, “Kendi dünyanın direği sensin!”,  sözlerini unutmak istememek.


…”İnsan kızgınlığı, nefreti unutuyor. Bir tek pişmanlığı unutmuyor. Pişmanlığım benimdir zira. Hür irademle yaptığım seçimlerin neticesidir. “ cümlesinin   yaşanmışlığını  hatırlamak.


…”Tutkuyla aşık olanın ülkesi, sevdiğiyle kendinden oluşur. Doğrudur. Birbirlerinin sınırı olurlar. Her sınır mayın döşelidir öte yandan”… kelimeleri ile o sınırlarda dolaşmak.


…”Bıraktığı her ayak izi beni kendine daha çok çağırıyordu. Tek bir ömre sığması imkansız kederler vardır ayak izlerinde. Bu kadında bir cümle saklıydı sanki. Belki kendisinin bile henüz bilmediği…” satırları ile kendimde ve özellikle  İclal Aydın’da saklı olan diğer cümlelerin ortaya yeni romanlar olarak ortaya çıkmasını ümit etmek.


Yukarıda yazdığım ve yazamadığım pek çok düşünce, duygu içinde okudum romanı. Samire, Yaşar, Doruk, Lorin, Ethem, İclal Aydın, Ömür ve diğerleri vardı kitapta. Yaşanmışları, yaşanacakları çok sevdiğim bir yazarın hatta sadece yazar olarak yazıp bırakmak istemiyorum, İCLAL AYDIN’IN   kaleminden okumak büyük keyifti. Teşekkürler İclal Aydın.

Words and Pictures

2014 İKSV Film Festivali’nde gösterilen Words and Pictures filmini  yeni seyredebildim. Başrollerini Clive Owen ve Juliette Binocle’nin paylaştığı filmin yönetmeni Fred Schepisi.        
 Resim mi üstündür, kelimeler mi?
Bir resim bin söze bedel midir?
Karizmatik ama edebi yeteneği inişe geçen yazar Jack  bir okulda edebiyat öğretmenliği yapmaktadır. Saygın ama hastalığından dolayı eski etkisi kalmayan ressam Dina sanat öğretmeni olarak Jack’in görev aldığı okulda işe başlar. Küçük küçük atışmalarla başlayan ilişkileri öğrencilerinin çabaları ile Resim mi  üstündür, kelimeler mi? Tartışmasına kadar gelir.  İki gruba ayrılan öğrenciler öğretmenleri eşliğinde Jack’in yazısı ve Dina’nın yaptığı bir eserle yapılacak bir sunumla Bir resim bin söze bedel midir? Sorusuna cevap bulmaya çalışırlar. Ve sonuçta aşk kazanır.
Edebiyat ve resim işlendiği, Juliette Binocle’nin oynadığı filmi seyretmek ve bloğuma yazmamak olamazdı.