Boticelli Sandro (1455- 1510 Floransa ) Yeni biçimlenmekte olan Rönesans resim anlayışı içinde özellikle kadın figürlerindeki incelikli ve lirik anlatımıyla tanınmıştır.
‘Venüs’ün Doğuşu’ adlı yapıtı Lorenzo di Medici tarafından ısmarlanmıştır. Sanatçı Medici ailesiyle yakın ilişki içerisinde olmuş , onların Platonik felsefeye dayanan hümanist anlayışlarını paylaşmıştır. Boticelli’nin en ünlü yapıtı olan tablo , tüm zamanların ve çağınında en tanınmış yapıtları arasında yer almaktadır.
Eser 1486 tarihlidir. Klasik mitolojide bir konunun görsel ifadesidir. Mediciler’in kır evi için sipariş edilen , dinsel bir içerik taşımayan , anıtsal boyutta yapıtların gerçekleştirildiği bir ortamda üretilen Venüs’ün Doğuşu’nda çizginin gene süslemeci anlamda kullanıldığı görülür.
Tablonun konusu kolayca anlaşılmaktadır. Bir istiridye kabuğu üzerinden denizden çıkan Venüs , uçan rüzgar tanrısı ve çiçek tanrısı tarafından , bir gül yağmuru altında karaya itiliyor. Venüs karaya ayak basarken Hora’lardan birisi , kırmızımsı bir örtüyle onu karşılıyor.
Kompozisyonun odağını denizin köpükleri üstündeki bir istiridye kabuğundaki Venüs oluşturmaktadır. Yukarıda solda iki allegorik figür yer almaktadır. Bunlar nefesleriyle denizleri dalgalandıran ve karaya doğru iten Batı rüzgarı Zephyros ile Çiçekler Tanrıçası Flora’dır. Sağda ise ağaçların yer aldığı bir tabiat görünümü içinde çiçekli elbisesiyle Venüs’ü karşılayan bir Hora tavsir edilmiştir.(Hora’lar doğada düzeni simgeleyen üç tanrıçadır.)
Kuruluş şeması üçgen çatıya göre şekillendirilmiştir ve yapıtın ana ekseni üzerinde Venüs yer almaktadır. Etkin tanrıça özelliğinin uzağında ve erotik bir havada gösterilirken doğayla bütünleşen bir kadın şeklini almıştır. Boticelli’nin Venüs’ü o kadar güzel ki , boynunu doğal olmayan uzunluğunun, sarkan omuzlarının, sol kolu vücuda bağlayan garip yöntemin farkına varmıyoruz. Çizgi zarifliği elde etmek için ,Boticelli’nin doğaya karşı bu özgür davranışı , çizginin uyumunu ve güzelliğini çoğaltıyor ve Venüs’ün gökyüzünün bir armağanıymış gibi kıyılarımıza itilmiş yumuşak ve zarif bir yaratık olduğunun izlenimini veriyor.
Doğa ve kadın olgusuyla temsil edilen tanrıça , hayat veren , ışıkla bütünleşen ve aşk ve güzellikleri yönlendiren sembolik bir öğe olmuştur.
Resimle ilgili teknik bilgileri yazdıktan sonra Boticelli ve özellikle Venüs'ün Doğuşu ve İlkbahar eserlerine duyduğum yakınlığı da bura da paylaşmak istiyorum. Bu resimleri özellikle bloğumda paylaşmak ve yazmak istedim. Burada paylaşacağım her resim, her kitap benim için özel olan olacaktır. Üniversitede Rönesans dönemini işlerken bu tabloların gördüğüm an renkleri, figürleri, mitolojik öyküleri beni içlerine çekti. Şansıyım ki Ufizzi'de gerçeklerini görme şansım oldu, galerinin diğer bölümlerini gezip gezip tekrar tekrar bu tablolarının olduğu odalara gitmiştim. Büyük bir özenle Venüs'ün Doğuşu'nun röprodüksiyonunu alıp oralardan taşıyıp biraz büyük de olsa başucu tablom yaptım.
Ömür Bayramoğlu 3/10/2008
‘Venüs’ün Doğuşu’ adlı yapıtı Lorenzo di Medici tarafından ısmarlanmıştır. Sanatçı Medici ailesiyle yakın ilişki içerisinde olmuş , onların Platonik felsefeye dayanan hümanist anlayışlarını paylaşmıştır. Boticelli’nin en ünlü yapıtı olan tablo , tüm zamanların ve çağınında en tanınmış yapıtları arasında yer almaktadır.
Eser 1486 tarihlidir. Klasik mitolojide bir konunun görsel ifadesidir. Mediciler’in kır evi için sipariş edilen , dinsel bir içerik taşımayan , anıtsal boyutta yapıtların gerçekleştirildiği bir ortamda üretilen Venüs’ün Doğuşu’nda çizginin gene süslemeci anlamda kullanıldığı görülür.
Tablonun konusu kolayca anlaşılmaktadır. Bir istiridye kabuğu üzerinden denizden çıkan Venüs , uçan rüzgar tanrısı ve çiçek tanrısı tarafından , bir gül yağmuru altında karaya itiliyor. Venüs karaya ayak basarken Hora’lardan birisi , kırmızımsı bir örtüyle onu karşılıyor.
Kompozisyonun odağını denizin köpükleri üstündeki bir istiridye kabuğundaki Venüs oluşturmaktadır. Yukarıda solda iki allegorik figür yer almaktadır. Bunlar nefesleriyle denizleri dalgalandıran ve karaya doğru iten Batı rüzgarı Zephyros ile Çiçekler Tanrıçası Flora’dır. Sağda ise ağaçların yer aldığı bir tabiat görünümü içinde çiçekli elbisesiyle Venüs’ü karşılayan bir Hora tavsir edilmiştir.(Hora’lar doğada düzeni simgeleyen üç tanrıçadır.)
Kuruluş şeması üçgen çatıya göre şekillendirilmiştir ve yapıtın ana ekseni üzerinde Venüs yer almaktadır. Etkin tanrıça özelliğinin uzağında ve erotik bir havada gösterilirken doğayla bütünleşen bir kadın şeklini almıştır. Boticelli’nin Venüs’ü o kadar güzel ki , boynunu doğal olmayan uzunluğunun, sarkan omuzlarının, sol kolu vücuda bağlayan garip yöntemin farkına varmıyoruz. Çizgi zarifliği elde etmek için ,Boticelli’nin doğaya karşı bu özgür davranışı , çizginin uyumunu ve güzelliğini çoğaltıyor ve Venüs’ün gökyüzünün bir armağanıymış gibi kıyılarımıza itilmiş yumuşak ve zarif bir yaratık olduğunun izlenimini veriyor.
Doğa ve kadın olgusuyla temsil edilen tanrıça , hayat veren , ışıkla bütünleşen ve aşk ve güzellikleri yönlendiren sembolik bir öğe olmuştur.
Resimle ilgili teknik bilgileri yazdıktan sonra Boticelli ve özellikle Venüs'ün Doğuşu ve İlkbahar eserlerine duyduğum yakınlığı da bura da paylaşmak istiyorum. Bu resimleri özellikle bloğumda paylaşmak ve yazmak istedim. Burada paylaşacağım her resim, her kitap benim için özel olan olacaktır. Üniversitede Rönesans dönemini işlerken bu tabloların gördüğüm an renkleri, figürleri, mitolojik öyküleri beni içlerine çekti. Şansıyım ki Ufizzi'de gerçeklerini görme şansım oldu, galerinin diğer bölümlerini gezip gezip tekrar tekrar bu tablolarının olduğu odalara gitmiştim. Büyük bir özenle Venüs'ün Doğuşu'nun röprodüksiyonunu alıp oralardan taşıyıp biraz büyük de olsa başucu tablom yaptım.
Ömür Bayramoğlu 3/10/2008