Sabahları
dolabından özel olarak seçiyordu kıyafetlerini, alırken olduğu gibi. Beğenmediği, istemediği giysiyi kimse ona
giydiremiyordu. Hediye olarak gelenleri de beğenmiyordu. Sadece babasının
aldıkları çok güzeldi ve onlarla çok daha güzel oluyordu. Alışverişe de beraber
gitmeyi seviyordu, her istediğini
aldırıyordu o zaman. Son gittiklerinde kot etek, dantelli çorap almışlardı. Kırmızı
kazak beğenmişti ama onu alamamıştı, küçük gelmişti, Çok üzülmüştü ve
sinirlenmişti alamadığı için. Babası söz vermişti.”Ben sana kırmızı kazak
getiririm İstanbul’dan” diye.
Arabaya bindiklerinde başlamıştı yine konuşmaya.
“Kızım”
“Baba nerdesin?”
“Tam yanında”
“Seni göremiyorum ama”
“Beni göremezsin ama ver elini”
Minik elini uzattı.
“Baba, ne güzel baba kokuyorsun, mavi gömleğin gibi. Sen niye gittin? Ben
seni çok özledim”
“Bak ben yanındayım”
“Hadi uyan uykucu” diyen annesinin sesi ile uyandı. Bu sabah ne giyeceği belliydi. Dantelli çorap, kot etek ve kırmızı kazağını giyerek odasından çıktı.
Ömür Bayramoğlu
Arabaya bindiklerinde başlamıştı yine konuşmaya.
“Kızım”
“Baba nerdesin?”
“Tam yanında”
“Seni göremiyorum ama”
“Beni göremezsin ama ver elini”
Minik elini uzattı.
“Baba, ne güzel baba kokuyorsun, mavi gömleğin gibi. Sen niye gittin? Ben
seni çok özledim”
“Bak ben yanındayım”
“Hadi uyan uykucu” diyen annesinin sesi ile uyandı. Bu sabah ne giyeceği belliydi. Dantelli çorap, kot etek ve kırmızı kazağını giyerek odasından çıktı.
Ömür Bayramoğlu
“Beni tanımıyor
mu, unutmuş galiba bu amca, bana göre kırmızı kazak satmıyor? Sen daha güzelini
getir de görsün gününü” demişti. Babası da gülmüştü,”Tamam getiririm görsün
Mehmet Amcan gününü” diyerek elini tutmuştu. .
“Anne, yatıp
kalkınca babam gelecek mi?
“Evet,
gelecek”
“Bana
hediye ve kırmızı kazak getirecek değil mi?
“Söz
verdiyse getirir tabi ki”
Ertesi
gün ve daha sonraki günlerde gelmemişti, gelememişti. Cennete, gökyüzüne gittiğini söylüyorlardı. Söz
vermişti ama sözünü tutmamıştı babası. Küsmüştü evdekilere, bu sözleri
söyleyenlere ama en çok da babasına.
Bir sabah uyandığında annesinin odasında
sesler geliyordu. Anneannesi babasının kıyafetlerini torbalara dolduruyordu.
“Ne
yapıyorsun, babamın kıyafetlerini neden torbalara koyuyorsun, babama mı
götüreceksin?”
“Hayır, bunun mümkün olmadığını biliyorsun,
bunları ihtiyacı olanlara vereceğiz”
“Babam
sana çok kızmıştır” diyerek dolabın önüne gitti ve o mavi gömleği gördü.
Babasına en yakışan gömlekti o. Anneannesinden onu vermesini istedi ve aldı. Dolabına
bırakıp dışarıya oynamaya çıktı.
Ertesi
sabah üzerini giymek için dolabını açtığında hediye poşeti gördü. Hemen açtı ve içinden kırmızı kazak çıktı.
Koşarak sevinç içinde annesinin yanına gitti,
“Anne,
bana kırmızı kazak almışsın, babamın söz verdiği ama getirmediği kazağı”
Ne cevap
vereceğini bilemedi annesi. “Ben almadım, babanın İstanbul’dan gelen valizinden
çıktı” sözleri döküldü ağzından. Hiçbir
şey demeden odasına gidip, paketini dolaba geri koydu.
Ama onu
en çok ağlatan babasının arabasının o kötü, çirkin adamlar tarafından
götürülmesiydi. Yeşil arabayla ne güzel yerlere gidiyorlardı ayrıca işten
geldiğini hemen anlıyordu camdan baktığında. Koşarak merdivenlerden iniyor,
kucağına atlıyordu. Babası, kıyafetleri
şimdi de arabası gitmişti. Koşarak
salona gitti, çekmecedeki fotoğrafları çıkardı. Babasının fotoğraflarını
ayırmaya başladı. Herkesten önce o fotoğrafları almalıydı Sonra odasına gitti,
resimleri yastığının altına koydu, mavi gömleği dolaptan çıkardı ve yatağın
içinde gömleğe sarılarak ağlayarak uykuya daldı.
Ömür Bayramoğlu
Ömür Bayramoğlu