6 Şubat 2016 Cumartesi

Sait Faik'ten cevap

Hayır, meramsız, gürültüsüz
Merhaba, merhaba.
Sizden  mektup almak beni çok mesut etti. Uzun zamandır kimseden mektup alıp, cevap yazmamıştım. Yazarlık atölyesine devam etmene memnun oldum. Bizim zamanımızda böyle okullar yoktu. Biliyor musun ben de yazmasaydım deli olacaktım. Yazdım da çok mu akıllı oldum.   Hocanız Yekta Bey’i de tebrik ederim, ben de bir süre muallimlik yapmaya çalışmıştım ama öğrencileri susturmayı başaramamıştım. Atölyede en sevdiğin yazar olarak ismimi telaffuz etmen de beni ziyadesi ile memnun etti. Mektubuna karşılık vermek, muharrirliğim ile alakalı fikirlerimi seninle paylaşmak istedim.
Mektubumda kelime sınırlaması kabul etmem, Yekta Bey söyle, gerektiği kadar kelime kullanırım.   
Bu arada adıma ödül verildiğini duymuştum. Anacığım benim vasiyetim üzerine malvarlığımı Darüşşafaka’ya bağışlamış ve adıma her yıl hikâye armağanı verilmesini şart koşmuştu. Bana da Mark Twain Cemiyeti fahri üyeliği verilmişti, dünya edebiyatına ettiğim hizmetten ötürü. Birçokları gibi ben de şaşırmıştım. Dünya edebiyatına hizmet filan etmediğimi söylememe ne hacet. Bu, üyelik verilmesi için uydurulmuş nazik bir sebepti, sanırım.  Atatürk’ten sonra benim üye olmam  benim için ne büyük şerefti. Bir milletin yetiştirdiği en büyük çocuğu ile o milletin kendi halinde bir küçük hikâyecisinin Amerika’da bir cemiyette buluşmaları küçük bir hikâyeci için ne bulunmaz şerefli bir fırsattı… Hocanızı adıma verilen ödülü alması, hikâye sever yazar olması sebebiyle tekrar kutluyorum. Bu arada sor bakalım Yekta Bey’e öykü, röportajdan daha çok para etmeye başlamış mı?
İstanbul’da yaşadığını yazmışsın.  Ben de İstanbul’da Beyoğlu  Parmakkapı’da bir oda kiralamıştım. Adaya gidemediğim, vapuru kaçırdığım zamanlar kalmak için. İstanbul çirkin İstanbul’mu, yalnızlık dolu mu her tarafta?  Burgazada’daki evin müze olarak kullanılması da yine vasiyetin neticesidir.
Türkiye’de hikâye deyince okurların aklına gelmem ve atölyelerde hikâyelerim işlenmesi de güzel. Oralardan ayrılışımdan önceki yıl “Öldükten bir on yıl sonra okunur muyum acaba,”diye sormuştum. Demek ki okunuyormuşum. Buna da memnun oldum. Ama Peter Pan sendromunun ve diğer yazdığın Homofobiğin ne olduğunu bilmiyorum. Bildiğim tek şey var o da ben,  denizi pek severim,balıkçıları da öyle. Balıkçı kahvesine gider otururum. Oraya çeşitli balıkçılar gelir, ben onlarla ahbaplık eder, kayıklarıyla denize çıkar, onları avlamaya çalışırım. Denize bakmayı, balıkları izlemeyi, martılarla konuşmayı severim. Bulutları da severim. Biliyor musun, ilk hikaye kitabımın adı  içindeki bir öykünün de adı olan “Kovada Bulut” olacaktı ama  Yaşar Nabi bu ismi beğenmedi ve öykünün de kitabında ismi “Havada Bulut” olarak değişti. Yoksul, yalnız insanları severim. Her gün bir roman, beş altı hikâye yazıyorum, kağıtsız kalemsiz. Kâğıdı kalemi elime aldığım zaman ise bir hikâyecik çıkıveriyor.  Öykülerimi düşünmeyi daha çok seviyorum. Hikâye yazmak için oturduğum hiç vaki değildir. Hikâye yazmak içimden gelmeli ve sonra oturup yazmalıyım. Hikâyelerimi ekseri herkesin arasında, bir balıkçı kahvesinde ve evimde gece yarısından sonra annem uyurken yazarım. Düşünceler aklımızda belirdikleri zaman, sınırları ve somut varlıkları olmayan, doğal olarak, o sırada hakim olmadığımız şeylerdir. Bunların öykü olabilmesi için sarf ve nahiv marifetiyle şekil verilmesi gerekir. Ancak bundan sonra o düşünceden iyi bir öykü çıkıp çıkmayacağı anlaşılabilir. Hakiki bir muharir değilim .Muhakkak kültürüm eksik. Sonra galiba ben, daha çok düşünürken iyi düşünüyorum. Ne yazarken ne de konuşurken bu meziyetimi muhafaza edemiyorum. Eskiye olan  bağlarımı ancak yeni bir dille koparabileceğime kaniim. Bu nedenle  sana cevabımda  yeni  kelimeler kullanmaya çaba sarf ettim. Muhaffak oldun mu bilmiyorum? Sen imla hatalarını düzeltmeye ben de yeni dili öğrenmeye çabalıyoruz.
Yavaş yavaş mektubumu sonlandırmak istiyorum. Yine de Yekta Bey’i kızdırmayalım. Senden tekrar  mektup almak isterim. Yeni mektubunda  senin yazma çalışmalarını, Yekta Bey’in kitaplarını ve İpekli Mendil’i de gönderirsen memnun olurum, bir de adının Ömür olduğunu yazmışsın ama ben bu mektubu bir erkek den mi, yoksa bir hanımdan mı aldım ve cevabı bir erkeğe mi, bir hanıma mı yazıyorum bilmiyorum. Belki yeni mektubunda bunu da yazarsın.
Sevgiyle,


Sait Faik

Hiç yorum yok: