kaf dağının ardında etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kaf dağının ardında etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ocak 2018 Pazartesi

2017 yılının öne çıkan 10 sergisi


2017'de galeri, müze ve çeşitli sergi mekanlarında düzenlenen yerli ve yabancı sanatçıların katılımıyla pek çok sergi açıldı ve sanatseverler tarafından ilgiyle izlendi. Aşağıdaki değerlendirme öncelikli olarak müzeler ve daha önce sitede (www.yenicikanlar.com) ayrıntılı yayınlanan sergi yazıları baz alınarak yapılmıştır.

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, 15. Kuruluş yıldönümüne  denk gelen 2017 yılında önemli ve öne çıkan sergilere ev sahipliği yaptı. 2017’ye, bu topraklardan yetişen, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde yaşamış  bir sanatçı olan Feyhaman Duran’ın “İki Dünya Arasında” sergisiyle başlayarak  sanatseverlere  hem sanatçıyı hem de ülkemizin geçmişini yakından tanıma fırsatı sağladı. Eserlerinde ve hayatında gelenekle olan sıkı bağ açıkça görülebilen Feyhaman Duran, ilk kez bu kadar ayrıntılı bir sergiye konu oldu. 11.1.2017 – 13.8.2017 tarihleri arasında Emirgan’daki müzenin iki katında 1000’i aşkın eseri, eşi Güzin Duran’la yaşadıkları ev ve atölyelerinden eşyaları ile bugünü anlamanın yollarını da gösterdiği için izleyiciler tarafından ilgi ile karşılandı. Sezonun 2. sergisi olarak çağdaş sanatın günümüzdeki en önemli isimlerinden Çinli sanatçı Ai Weiwei’nin Türkiye’deki ilk kişisel sergisi “Porselene Dair” 100’ü aşkın eseriyle 12 Eylül tarihinde açıldı. 28 Ocak 2018 tarihine kadar devam edecek olan sergi sanatçının, günümüz dünyasıyla ilgili mesajlarını geleneksel Çin el sanatları ile izleyiciye aktarması ile 2017 yılının önemli  sergilerinden biri oldu.  Ai Weiwei, kuşağının önde gelen kültür figürlerinden biridir, çalışmalarının derin sanatsal ve toplumsal etkisiyle tanınır. Geniş kapsamlı kariyeri olan sanatçının sanat yaşamı boyunca dünyayı algılamak ve yorumlamakta sunduğu yollar sanatseverler tarafından büyük ilgi gördü. 

                                                                          


“Ayçekirdekleri” yerleştirmesi, Ai Weiwei’i çağdaş sanat tartışmalarının ön saflarına çekmiş, zamanımızın en tanınmış sanatçılarından biri haline getirmiştir.  Yerleştirme, sanatçının yapıtlarındaki sahicilik, bireyin toplumdaki rolü, kültürel ve iktisadi alışverişin jeopolitiği gibi yenilenen temaları da açımlar. Yapıt, Mao Zedong’u güneş, yurttaşları da ona doğru dönmüş ayçekirdekleri olarak betimleyen Çin Kültür Devrimi propaganda posterlerini de hatırlatır. Jingdezhen’deki hünerli zanaatkârlarca tek tek biçimlendirilen ve elle boyanan bu benzersiz çekirdekler, toplum imgesine uygun olma baskısı ile bireyin özgürlüğü arasındaki gerilimi de çağrıştırır.
-Arter,  2 Haziran – 13 Ağustos tarihleri arasında John Berger’in “Görme Biçimleri” eserinden yola çıkarak küratörlüğünü Sam Bardaouil ve Till Felrath’ın M.Ö. 1000’den günümüze kadar uzanan 33 sanatçının resim, heykel, fotoğraf, fotoğraftan ses, film ve yerleştirme 70 eserin yer aldığı esere ev sahipliği yaptığı  segi sanatseverler tarafından ilgi ile izlendi.  Sergilenen yapıtların herbiri yeni bir gerçekliğin belirmeye başlaması için bizi ikinci kez bakmaya çağırdı ve yapıtların büyük bir kısmı taşımakta oldukları sanat tarihsel referansların eleştirisini de sundu. 
Bu serginin ardında yine Arter’de, küratörlüğünü Nazlı Gürlek’in üstlendiği Canan’ın “Kaf Dağı’nın Ardında” sergisi sanatseverlerle buluştu. 12 Eylül’de açılan sergi 24 Aralık’a kadar devam edecek. Sergiye paralel “Kaf Dağı Konuşmaları” adı altında konuşma dizileri de gerçekleştirildi. Canan’ın 20 yılı aşkın sanat üretiminde daha önce sergilenmemiş erken dönem işleriyle, bu sergi için ürettiği yedi yeni iş üç ana bölüm olarak  -Cennet, Araf ve Cehennem-  mekanın üç katında yoğun ilgi izlendi. 
                                       
                   
Serginin giriş katında “Cennet” teması ile karşılaşan izleyiciler, mekâna özel olarak üretilen ve Arter’in İstiklal’e açılan cephesinde  yer alan masallarda olabilecek türden hayvanlar ve yaratıkların bir araya gelerek oluşturduğu bir  masal diyarı “Hayvanlar Alemi” yerleştirmesi ile  buluştu. Parlak ve renkli kumaşlarla kaplı anka kuşu, ejderha, yılan ve çeşitli yaratıklar İstiklal sokaklarında gölgeler olarak da karşımıza çıktı. İyi/kötü, ışık/gölge, içsel/dışsal, gerçeklik/hayal, aydınlık/karanlık gibi ikiliklere dayanan ve insan ruhunun bastırılmış öğelerini ele alan sergi 2017 yılının ilgi ile izlenen sergilerinden biri oldu.  
-Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Merkezi ANAMED Çatalhöyük Araştırma Projesi’nin 25. Yılını “Bir Kazı Hikayesi:Çatalhöyük” sergisiyle kutladı. 25 Ekim’e kadar sürecek sergi yoğun ilgi sebebiyle sanatçı, Refik Anadol’un sergi kapsamında ürettiği medya enstelasyonunun dahil edilmesiyle 14 Ocak 2018’e kadar uzatıldı. Unesco Dünya Kültür Mirası listsindeki Çatalhöyük’te yürütülen bilimsel çalışmaların üç boyutlu modelleme buluntuları yeniden canlandırma, kazı alanlarının lazer taraması ve VR(sanal gerçeklik) teknolojisiyle Çatalhöyük binalarının deneyimlenmesi gibi interaktif sergi yöntemleri ile 9 bin yıllık tarihe sahip yerleşmeyi odağına alarak arkeolojik çalışmaların bilinmeyen yanlarını  sanat ve arkeoloji meraklılarıyla buluşturmaya devam ediyor.

“Kapı Çalana Açılır”,  sergisiyle Abdülmecid Efendi Köşkü, Melih Fereli ve Karoly Aliotti küratörlüğünde  15. İstanbul Bienali süresince (28 Eylül-12 Kasım2017) Ömer Koç Koleksiyonu’ndan bir seçkiye ev sahipliği yaptı. Sergideki yapıtlar insan ve hayvan, canlı ve ölü, canavar ve melek, hareket ve durağanlık arasındaki ilişkilere odaklandırılmıştı ve bu ikiliklerin bir denge hali içinde buluşmalarının mümkün olup olmadığını sorguladı. Sergi izleyicileri bir tür tanıklık etmeye davet etti; gördüklerimizden bir mânâ çıkarmaya. Sadece bu sergi için haftanın iki günü ziyarete açılan Abdülmecid Efendi Köşkü, sanatseverlerin yoğun ilgisiyle karşılaşınca ziyaret günü 4’e çıkarıldı. Son haftalarda kapısında giriş için uzun kuyruklar oluşan sergi İstanbul’da 2017’de öne çıkan ve süpriz sergilerden biri oldu. 
                                                              

Daphne Wright’ın sırt üstü devrilmiş  Aygır’ı sanki dermanını yitirmiş, ayağa kalkacak hali kalmamış gibidir. Sanat tarihinde güçlü, cesur ve gösterişli bir hayvan olarak çağrıştırdığı anlamların aksine, bu heykel kaçınılmaz bir ölümün eşiğindedir. Aygır’ın devasa cüssesi heykeli ceset ve ölüm gibi çağrışımlara demirlerken, yukarı dikilmiş ve boşlukta çırpınan bacakları hem zarif bir devinim hem de ızdırap hissi uyandırır.
28 Ocak- 4 Haziran tarihleri arasında İstanbul Modern’de gerçekleştirilen “Liman” sergisi,coğrafi bir konum olmanın ötesinde, toplumal ve ekonomik bir etkileşim alanı olarak liman bölgelerini görsel sanatlar yansımalarıyla araştırarak, “liman” kavramının sembolik ve metaforik açılımları da yer verdi. İstanbul kentinin deniz ve limanlarla ilişkisini vurgulayan “Liman”, 19.yüzyıldan günümüze Türkiye sanatında deniz kenarında ve liman çevrelerinde gelişen kültürel ve toplumsal hayatı mercek altına aldı. 30 Mayıs- 30 Temmuz tarihleri arasında İstanbul Modern’in Kısa Süreli Sergiler Alanı’nda “Fahrelnissa Zeid İstanbul Modern Koleksiyonu’ndan Bir Seçki” ile  Zeid’in Tate Modern Londra’da 13 Haziran- 8 Ekim 2017 tarihleri arasında gösterimde olan retrospektifine sekiz parçayı ödünç veren İstanbul Modern, yine kendi koleksiyonundan oluşturduğu seçkiyi müze ziyaretçileriyle buluşturdu.  

Pera Müzesi 25.05-06.08.2017 tarihleri arasında Kosta Rika’nın önemli hekeltıraşlarından José Sancho’yu müzenin 3. katında, George Orwell’in 1984 romanında kullandığı “Çiftdüşün” kavramına göndermeyle isim bulan sergiyi müzenin 4-5 katlarında ağırladı.Sancho, sanat tarihçisi ve eleştirmen Maria Enriqueta Guardia Yglesias küratörlüğündeki “Erotik Doğa” sergisinde hayvan ve figür temalarına odaklanmıştı. Hayvan ve bitki heykellerini doğal ortamlarında ve doğayla diyalog halinde tasavvur eden sanatçının eserleri sanatseverler tarafından ilgi ile karşılandı. 

9 Ekim 2017 Pazartesi

"Kaf Dağı'nın Ardında"

Arter’in üç katına yayılan,  küratörlüğünü Nazlı Gürlek’in üstlendiği  “Kaf Dağı’nın Ardında” sergisi CANAN’ın  20 yılı aşan sanat üretiminde daha önce sergilenmemiş erken dönem işleriyle, bu sergi için ürettiği yedi yeni işi (“Hayvanlar Alemi”, “Ay Işığında Yıkanan Kadınlar”,  “Dışarıda Çok Kötülük Var”, “Kuş Kadın”, “Cennet”, “Araf”, “Garâibül’-mevcûdât”) sanatseverler ile  buluşturuyor.  
“Kaf Dağı’nın Ardında” üç ana bölümden oluşuyor; Cennet, Araf ve Cehennem. Işık/gölge, iyi/kötü, içsel/dışsal, gerçeklik/hayal, aydınlık/karanlık  gibi ikiliklere dayanan ve insan ruhunun bastırılmış ögelerini ele alan sergide nakışlar ağırlık noktasında olsa da heykel, fotoğraf, baskı, nakış, video, yerleştirme ve minyatür gibi çeşitli işler yer alıyor. Serginin akışında bilinenin aksine cehennem göge, cennet  zemine yakın temsil edilmiş.
Giriş katında izleyiciyi karşılayan “Kibele” adlı fotoğraf, serginin yapı taşlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Ana tanrıçayı sanatçının kendi bedeniyle temsil eden ve ilk kez sergilenen bir otoportre.Tanrıça Kibele figürü sanatçının üretimine gönderme yapıyor. Sergide yine sanatçının kendi yüzünü kullanarak resmettiği minyatürlerden “Şahmaran” ve tüm cinlerin anası “Şehretün’nar”, Cennet, Cehennem ve Araf olarak kurgulanan üç sergi katındaki farklı bilinç halleri arasında izleyiciyi yönlendiriyor.
Sergide ilk olarak “Cennet” teması ile karşılaşıyoruz. Bu bölümde mekâna özel olarak üretilen ve Arter’in İstiklal’e açılan cephesinde yer alan masallarda olabilecek türden hayvan ve yaratıkların bir araya gelerek oluşturduğu bir  masal diyarı  “Hayvanlar Alemi” (2017) yerleştirmesi ile buluşuyor izleyici. Parlak ve renkli kumaşlarla kaplı anka kuşu, ejderha, yılan ve çeşitli yaratıklar İstiklal sokaklarında gölgeler olarak da karşımıza çıkıyor. “Cennet”(2017) çalışmada  ise bir silindir çerçevesinde tavandan yere kadar uzanan kendi etrafında dönen tül kumaş; kumaşın üzerindeki insan, hayvan ve yaratık figürleri, işlemeler, payetler,silindirle birlikte dönen gölgeler. Işık-gölge oyunu aracılığıyla görünen ve görünmeyenler, gerçek ve kurgusal dünyalarla  kurulan bağlar. Kadın figürünü çalışmalarının ve serginin odağına yerleştiren CANANın  “Ay Işığında Yıkanan Kadınlar “(2017)  yerleştirmesi sergiyi korumak için  yapılan ritüeli andırıyor. Dolunaylı bir Burgazada gecesinde çekilmiş videoda bir grup genç kadın başlarında çiçeklerle  kurt gibi uluyup, kahkahalar atıp ardından denize giriyor. Bu gizemli ritüel, uzaktaki şehir manzarasıyla karşıtlık oluşturuyor.

                                                 

“Araf” temalı bölümde karşımıza çıkan ilk iş; “Kuş Kadın”, zemini kaplayan 100’den fazla kuş figürü ve taşa oyulan yarı kuş yarı insan kadın figüründen oluşuyor. Yerleştirme  şehirde kuş besleyen insanları hatırlatıyor. Aynı bölümde “Hezeyan” adlı video ise sanatçının sesinden hüzünlü sanal aşk hikâyesini anlatıyor. 

                                            


“Dışarıda Çok Kötülük Var” (2017)adlı yerleştirme ise akıl hastası odasını gözetleme deneyimi yaşatıyor. Odada tüm duvar, yatak ve yastık örtüsü sanatçının el yazısıyla kaplanmış durumda.  Aynı bölümdeki  pleksiglas tuğla ve fotoğraflardan oluşan “Şeffaf Karakol” işindeki fotoğrafların hepsinde sanatçıyı görüyoruz. 90’ların sonuna dönemin Türkiye başbakanının karakolları şeffaf olacağını söylemesinden referans alan çalışma eleştirel diliyle düşündürüyor. “Araf” (2017) gri tonlarının hakim olduğu tül yerleştirmede, melekler ve kuşlar eşliğinde karanlıklardan dışarı doğru süzülen hikaye ile karşılaşıyoruz.
Son bölüm olan “Cehennem” ise tamamen tek işten oluşuyor. “Garâibü’l- mevcûdât” (2017)adlı yerleştirme alt katlardaki Cennet ve Araf işleriyle bağlantı kuruyor.İnsan figürleri tamamen ortadan kayboluyor  ve  yerini cinler alıyor. Cehennem bizi korkularımızla yüzleşmeye, cin dediklerimizle bir arada olmaya davet ediyor. Eserler tek tek farklı ifadelerin, kavramların ideal tiplerini oluşturmasına karşın, ışıksızlığın odayı sardığı anlardaki diğer katılımcılardan soyut olarak eserlerle baş başa kalınıyor. O anlarda zihinlerden geçen düşüncelerden birinin “hangisi benim süretim” olması şaşırtıcı değildir.
Sanatçı kimliğinin  yanında aktivist karakterleriyle de tanınan CANAN, 1998’de Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü’nde eğitimini tamamladıktan sonra İstanbul, Amerika ve Almanya’da çeşitli misafir sanatçı programlarına katılmış ve iktidar yapılarını, toplumsal cinsiyet üzerindeki siyasi uygulamaları, ataerkil sistemi ve bunların bireysel beden üzerindeki etkilerini sorgulamaya  devam etmektedir.

“Kaf Dağı’nın Ardında” 24 Aralık’a kadar Arter’de görülebilir.