6 Ekim 2017 Cuma

David Hockney


                         
   


Pop Art akımına önemli katkılarda bulunan, fakat herhangi bir akıma dahil olmayan, her zaman hakkını arayan, soyut sanatın popüler olduğu bir dönemde figüratif resmin farklı yönlerini keşfeden, kendisinden resim yapması beklendİğinde fotoğraf makinası, faks ve ipad ile üretmeye odaklanan, eserleri zaman zaman cinselliği, aşkı işleyen kişisel ve soyut eserlerden, günümüzde onun tanınmasını sağlayan natüralist ve gerçekçi eserlere uzanan, kurduğu yakın ilişkilerden dolayı sanat dünyasının playboyu olarak görülen David Hockney  20. yüzyılın en etkili sanatçıları arasında kabul ediliyor. 
İngiltere’nin harika çocuğu olarak anılan ilginç giyim ve yaşam tarzıyla ilgi toplayan, 1960’larda İngiltere’nin kültürel ve sanatsal ortamını biçimlendiren Hockney; ressam, baskı sanatçısı, fotoğrafçı ve sahne tasarımcısıdır.
1937 senesinde Kuzey İngiltere’nin endüstriyel şehirlerinden Bradford’ta doğar ve küçük yaşlardan itibaren sanatçı olmak ister. Sanat eğitimini 1953-57 arasında Bradford Sanat Yüksekokulu’nda, 1959-62 arasında da Kraliyet Sanat Okulu’nda yapan Hockney, 1962’de de Maidstone Sanat Okulu’nda,1963’ten sonra da ABD’nin çeşitli okullarında dersler vermiştir.  Çok ciddiye aldığı sanatını ilerletmek için sürekli çalışır. Okuldan mezun olurken, grafitiye benzer görseller ve Walt Whitman şiirlerinden pasajları birleştirdiği yenilikçi çalışmalarıyla, nadiren verilen, Royal College of Art altın madalyasını kazanır. Madalyasını alacağı törende üzerinde altın lame bir ceket vardır.
La Boheme operasını seyrettikten sonra müzikal tiyatroya büyük ilgi duymaya başlar. Bu durum ondaki sinestezi rahatsızlığına atfedilir. Sinestezi yani birleşik duyu hastası olan Hockney’in tüm sinestezik kişilerde olduğu gibi, bir duyusu uyarıldığında otomatikman bir başka duyusu da tetikleniyor. Örneğin, müzikal uyarıcılar onun renkler görmesine yol açıyor. Sintezi duyular arasındaki sınırları bulanıklaştırıp Hockney’in müziği bir renk tayfı olarak görmesine neden olur.
Royal Collage of Art’da öğrenciyken Amerika  seyahatine çıkar ve Amerikan kültürünün özgürlükçü yapısından çok etkilenir. Bir reklamda gördüğü “Sarışınlar daha çok eğlenir” sloganı hoşuna gider, gidip saçlarını platin sarısına boyar. Efsanevi yuvarlak çerçeveli gözlüklerini takar, çılgın kıyafetler giyer. Yeni imajı ve aldığı ilhamla Londra’ya döner.
Galerici John Kasmin’le tanışır.  Hockney’e inancı tam olan Kasmin komisyon almadan eserlerini satar. Bu arada Hockney mezun olup Notting Hill’de bir ev kiralar. Sürekli çalışan sanatçı yatağının üzerine “Kalk ve hemen çalışmaya başla” yazmıştır.
1960 senesindeki Tate’de açılan Picasso’nun en kapsamlı retrospektifine gider. Picasso’nun kullandığı malzeme, teknikler ve çeşitlilik aklını başından alır. Sergiyi sekiz kez ziyaret eder. Sanatçının tek bir stile takılıp kalmaması ve sürekli kendisini geliştirmesi gerektiğini anlar. 1973’te Picasso vefat edince, anısına 20 gravürden oluşan Öğrenci- Picasso’ya Saygı serisi üzerinde çalışır.
1963 senesinde Kasmin kendi galerisini açar ve Hockney’in ilk solo sergisini gerçekleştirirler. “İçinde İnsan Olan Resimler” sergisindeki tüm eserler satılır ve Hockney bir anda basının ilgi odağı olur. Sergiden kazandığı parayla yine Amerika’ya ama bu sefer çocukken gördüğü Laurel ve Hardy filmlerindeki güçlü ışık ve uzun gölgeleri  gördüğünde “ben orada yaşamak istiyorum” dediği Los Angeles’a gider. Bradford’taki havanın tam tersi  güneşli ve sıcak  Los Angeles’ın sadece havasından değil mimarisi ve plajlarından da etkilenir ve orada yaşamaya karar verir. Kimsenin daha önce bu güzel şehri  resmetmediğini düşünür. Keyfine düşkün güneşli şehrin ruhunu eserlerinde yansıtır. Bu dönemde yağlıboyadan akriliğe geçer. Geometrik formlar ve renk yelpazesini bu noktada değiştiren sanatçının  “A Bigger Splash” isimli resmi aynı zamanda Hockney’in tarzını belirleyen işi olmuştur. Sanatın kendi dili ve anlamı onu her zaman meşgul etmiş, resimlerine verdiği şaşırtıcı adlarla onlara yeni boyutlar kazandırmıştır. Saydam ve yansıtıcı yüzeylere ilgi duymuş ve bu dönemde yüzme havuzları serisi yapmaya başlamıştır.
                                                      
Bir gün arkadaşı Polaroid fotoğraflarını onun evinde unutur. Hockney fotoğrafları görünce onlarla oynamaya başlar ve onları daha büyük bir resim elde edecek şekilde birbirine yapıştırır. 30 Polaroid’den oluşan bir kolaj yapar. Bu kolaj Hockney’in fotoğraf kullanarak yapacağı deneylerin habercisi olur. Farklı açılardan  çekmiş olduğu fotoğrafları birleştirdiği kolajlarında kübist bir etkiyle belgeleme yapmış olması onu çok heyecanlandırır. Bir süre resim yapmayı bırakıp tamamen foto- kolaja yönelir. En ünlü foto- kolajları arasında gösterilen Pearlblossom Otoyolu, sekiz gün boyunca 35mm kamerayla farklı noktalardan çektiği yüzlerce fotoğraftan oluşur
1999’da İngres’in sergisini gezerken sergideki eserlerle Andy Warhol’un fotoğraftan yansıtarak çizdiği resimler arasında bir benzerlik olduğu dikkatini çeker. Bu konu kafasını kurcalar ve Fizikçi Charles M.Falco ile beraber çalışarak; Batı Sanatında gerçekliğin gelişiminde camera obscura, camera lucida ve dışbükey aynaların önemli bir rol oynadıklarını ve Rönesans’tan beri kullanıldıklarını görürler. 2001’de “Gizli Bilgi: Usta ressamların kaybolan tekniklerini yeniden keşfetmek “ kitabını yazar. Kitapta detaylı araştırmaları sonucunda elde ettiği bilgiler ışığında Caravaggio, Valazquez, da Vinci gibi ressamların başyapıtlarını inceler, optik lens kullandıkları sonucuna varır.   
Fotoğrafın yanı sıra video, renkli fotokopi, ve “sağırlar için telefon” dediği faksla çalışır. Sıra bilgisayara geldiğinde ilk çizimini 1990 senesinde Apple Macintosh programı kullanarak yapar, lazer yazıcısından baskısını alır.  Bu arada dijital kamerasıyla, evine gelen herkesin fotoğraflarını çeker ve “Evim” adlı sergiye imza atar.
                                   
2007 senesinde iPhone ile tanışır. Telefonuna indirdiği Brushes aplikasyonu Hockney’i çok heyecanlandırır. “Kim telefonun resmi geri getireceğini düşünürdü ki?” der. Sürekli iPhone’unda çizim yapar, çiçekler çizip arkadaşlarına yollar. Telefonu yatağının başucunda durur, sabah gün ışımaya başlayınca penceresinden manzarayı çizmeye koyulur.Her anı yakalamak ister. “Bu mükemmel drama karşısında Turner uyur muydu? der, tabii ki hayır! Benim işimi yapan birisi bunun karşısında uyuyorsa aptal demektir.”  Ipad siyasaya sürüldüğünde vakit kaybetmeden iPad kullanmaya başlar. Dijital eserlerini sergilediğinde  eleştirmenlerin bazıları eserleri yavan ve cansız bulurken, bir kısmı da tam tersi gelecekçi ve enerjik bulmuşlardır.  Son zamanlarda çok parçalardan oluşan büyük ölçekli eserler veren Hockney, 2008’de en büyük tablosu olan 4,5 metreye 12 metre genişliğindeki “Bigger Tress Near Water’a imza attı.
Kısa bir süreliğine doğduğu şehre geri döner ama bu süre yaklaşık  9 sene sürer ve bu sürede İngiltere’deki yavaş ve sakin hayatın izlerini taşıyan eserler yapar. Daha sonraki dönemde kalp krizi geçirir, morali bozuktur. Asistanlarından bir tanesi atölyesinde ölü bulunmuştur. Bir süre resim  yapmaz ve Los Angeles’e döner. Ailesi ve yakın çevresini konu aldığı portre serisine başlar. Kullandığı tuvaller hep aynı ebattadır ve tüm modelleri mavi bir zemin önünde duran aynı sandalyede otururlar. Her portre için kendisine üç günlük zaman tanır. 2013-2016 yılları arasında toplam 82 portre yapar. Son derece kişisel bir bağ yarattığı eserlerinde, yakın çevresindeki insanların portrelerini yaparak bir yerde kendi portresini yapmaktadır. Natürmortların çıkış sebebi de; modellerinden biri gelmeyince, modeli çizmek için hazırlık yapmış olan sanatçının modeli yerine bir natürmort çizmesidir.
Yeteneğinin yanı sıra renkli kişiğiyle de tanınan ve kendisine has bir giyim tarzı olan ressamın popüler kültürde de etkin bir rolü vardır. Giyim stili ve tarzı onu moda ikonu seviyesine yükseltmiştir. 2011’de İngiliz GQ dergisi onu İngiltere’deki En Stil Sahibi 50 Erkek arasında gösterirken, 2013’te The Guardian gazetesi onu 50 Yaş Üzerindeki En İyi Giyinen Erkek arasında seçer. Burberry 2005 İlkbahar/Yaz erkek koleksiyonuna, Preen 2014 Resort koleksiyonuna, John Galliano 2012 İlkbahar/ Yaz koleksiyonuna ilham vermiş, Ralp Lauren, Vivienne Westwood ve Brioni koleksiyonlarında ona ithafen ürünler tasarlamışlardır.
2012 senesinde, yaklaşık 124 milyon Dolar değerindeki eserlerini kurduğu vakıf yoluyla Los Angeles County Museum ve Tate gibi galerilere bağışlayan sanatçı, 2015 senesinde Londra Royal College of Art okulunda öğrenci bursu verir. İngiltere’nin en hayırsever isimlerinin başında yer alır.
Atölyesini ziyaret edenlerden duyulduğu kadarıyla, önünde klasik İngiliz çayı ve yemekleri  eksik olmayan Hockney Kensington’da çalışmalarına devam ediyor. Atölyesinin duvarları tabletinde yaptığı çeşitli ruh hallerini yansıtan kendi portreleriyle dolu olan Hockney,klasik yöntemlerden şaşmadığı halde çağdaş ve modern işler çıkarmış bir sanatçıdır.


Hiç yorum yok: