www.:yenicikanlar.com.tr için Sevgili İclal Aydın ile 8 Haziran 2017'de yaptığım röportaj
http://www.yenicikanlar.com.tr/bir-borcum-vardi-onu-odemek-istedim-72972
1951-2014 yılları arasında Ihlara,
İstanbul, Ankara, Berlin ve Newyork’ta geçen, çok zamanlı, çok mekânlı,
karakterlerin çoğunu “Bir Cihan Kafes”den tanıdığımız ama bir devam
kitabı olmayan “Unutursun” İclal Aydın’ın 11. kitabı. Kaderi unutulmak olan hikâyeler
İclal Aydın sayesinde can bulmuş. Annesini düşünerek başlamış kitabı yazmaya.
Otoriter, kuralcı, siyasi görüşünden ödün vermeyen anne , hepsini unutur,
geriye sadece salt sevgi kalır. Annesinin dünyasından sadece isimleri
ödünç almış, olaylar ve konular kendilerini yazdırmış
“Hiçbiri birebir yaşanmış gerçek anılar değildir” diye not düşmüş
İclal Aydın.
Ana karakterler dışında Unutursun’u daha da
özel kılan yan karakterlerle tanışıyoruz, hikâyelerin geçtiği dönemlerin
atmosferi içinde Türkiye’nin gerçekleri ile karşılaşıyoruz. İclal Aydın'la hem
bu karşılaşmayı konuştuk.
*****İclal Aydın’ın kalemi,
kelimeleri sadece unutmanın dipsizliğe çare olmamış bizi yıllara,
şehirlere, şarkılara götürmüş. *******
-Bazı insanların hep mutlu olmasını istersiniz
ya, işte öyle deniyor sizin için. Okuyucuyla, seyirciyle bu güzel iletişimi
nasıl başardınız, nedir ilk maddesi ?
*Gerçekten mi? Bundan daha büyük bir
mutluluk olamaz sanırım. Söylediklerime, yazdıklarıma hakiki anlamda kulak
verenin, gönül vereninin temennisidir sanırım bu. Benden değil onlardan
kaynaklanıyor. Siz de biliyorsunuz, özellikle instagramda bir fotoğraf sitesi
olmasına rağmen okurlar takip ediyor beni. Orası benim yazılarımı özgürce
paylaştığım tek alan diyebilirim. Okurlar farklıdır, televizyon izleyicisi gibi
değildir. Uzun sürer sevgisi. Sevgisi de kırgınlığı da…
-Üç kuşak kadın hikayesi var son iki
romanınızda. Kadın hikayeleri yazmak sizi nasıl etkiliyor, neler
hissediyorsunuz kurgularken?
*Kendiliğinden akıyor. Bildiğim bir şeyden
bahsediyorum. Kurgu sadece olayların akışında elbette. Yoksa o kadınların hepsi
hepimiz için çok tanıdık. Yaptığım işlerin her zaman bir farkı olsun istedim.
Hikaye anlatırken de heyecanı ayakta tutmayı seviyorum. O yüzden saç örgüsü bir
zaman akışı kullanmayı tercih ettim iki kitapta da. Üç farklı zaman sırayla
gelip gittiler.
-Türkiye’de yazar olmak, özellikle kadın
yazar olmak deyince aklınıza ilk neler ya da kimler geliyor?
* İlk büyük kahramanım Sevgi Soysaldı.
Sonra Pınar Kür. Feride Çiçekoğlu. Ayla Kutlu… Türk kadın öykücü ve
romancıların bendeki etkisi çok büyüktür. Fakir Baykurt, Orhan Kemal ve Kemal
Tahir… isimleri bile ne kadar güzel değil mi?
Babamın kitaplığından alıp alıp okuduğum ilk kitaplardı onlar.Ama ben
ruhuma en çok Selim İleri’yi yakın görürüm.
-Unutursun, annenizin son dönemde
yaşadığı rahatsızlıkla başlayan Unutma İclâl! Unutmadan yaz! Defteri i
oldu demişsiniz. Unutmadan yazmak zor olmadı mı?
* Hem de ne kadar zor oldu anlatamam. Ama her şeye alışıyor insan. Yazmak aslında iyileşmenin bir yolu bence.
Zor hayatı kolay kılmanın formulü. Yazınca iyileşiyorum bunu iyi biliyorum
artık.
-Otoriter , kuralcı bir annenin kızı olmak
sizi nasıl etkiledi? Sizin kızınızla ilişkiniz nasıl?
*Ona sorarsak çok kurallıyım. Bana sorarsanız
yeterince ilgilenemedim. Annemin rahatszılığını öğrenene dek peşimden
sürüklediğim tüm çocukluk dertlerim uçup gitti. Annemin hastalığı beni bütün
geçmişimle barıştırdı diyebilirim. Demek ki hastaymış, bilse, bilsek böyle olur
muydu hiç?
-Ihlara, Berlin, İstanbul, Ankara, Newyork
bu beş yer son iki kitabınızda geçen yerler. Bu şehirlerin sizin
hayatınızdaki önemi nedir?
*Ihalara annemin doğup büyüdüğü ve bana
çocukluğum boyunca anlattığı o büyülü memleket olduğu için çok önemli. Berlin ömrümün en zor, en öğretici, bedelli ve acılı
altı yılı. Ankara bütün çocukluğum. NewYork güçlü kanatlarım, altı kanatlarım
var demeyi başardığım ve yaşamımda Berlin kadar büyük ve önemli sırlara,
sıkıntı ve iyileşmelere tanık olmuş bir şehir. Dedim ya ben bildiğim şeyleri
anlatabiliyorum diye. Bildiğim şehirlere bir borcum vardı. Onu da ödemek
istedim.
-Sesinizden şiirsel metinler ve konuk
yorumculardan unutulmayan şarkılar. Unutursun ile ilk kez bir romanın
sonuntrack’i oldu, neler hissediyorsunuz?
*Sanıyorum bir ilk oldu. Büyük ihtimalle de
benzerleri yakında gelecektir. İşlerim daima birbirini tamamladı. Seviyorum
sanırım böyle çalışmayı. Bu düşümü gerçekleştiren dokuzsekizmüzik
yöneticilerine ve bütün sanatçı dostlarıma çok teşekkür ediyorum.
-Unutursun’un bir kokusu var, müge çiçeği,
bir müziği var; Türk Sanat Müziği ve Rebet. Bu çerçevede neler söylemek
isterseniz?
*Kokular ve müzikler unutulması en zor olan
ve çağrıştırıcısı yüksek uyaranlar. Örneğin annem ezberindeki şiir ve şarkıları
hala unutmadı. Burnu koku almazdı. Kokular peşlerinde büyükbir bavulla dolaşan
şahane akrabalar gibiler. İçinde ve hafızalarında her şey
var. Benim için de bu kitabın akrabaları bu müzikler ve kokular oldu.
-Hacı Gavras Karamanlı’yı Sadri Alışık’ı
düşünerek yazmışsınız. Yazmak istediğiniz başka kimler var?
*Gonca Vuslateri ve Meriç Başaran’ı sahnede
yanyana görmek gibi bir hayalim var. O ikisi için bir oyun yazmak istiyorum.
Bir de belki ilk defa duyacak ama Aydan Şener’e yazmak istiyorum.
-Unutmaktan korktuğunuz zamanlar, kişiler,
unutmak istediğimiz zamanlar, kişiler. Hayatın tek gerçeği olan ölümü
unutuyoruz. “Allah’ın bize verdiği en büyük hediyelerden biri“ diyordu
unutmak için Gavras Bey. Sizce de öyle mi?
*Gavras bey bugün ulaştığımı düşündüğüm
doğruları bana aktaran saygı duyduğum tüm kimlikleri de barındırıyor. O yüzden
evet, kesinlikle öyle. Duyduğum okuduğum vakit beni çok etkileyen ve değişimime
neden olan söz ve düşünceleri Gavras beyin konuşmalarında bulmak mümkün. Geçen
romanım Bİr Cihan Kafes’te bu rol Samire’nindi.
-Son bir soru: Siz uzun yıllar gazetelerde
köşe yazarlığı da yaptınız. Son iki yılda gazetecilerin yaşadıklarına yönelik
söylemek isteyecekleriniz var mı?
İyi ve güzel işler yapan bir iki
arkadaşımızın da başına bir iş gelmesin diye dua ediyoruz.