Bir dönem
Abdülhamid’in sadrazamlığını yapmış olan Cevat Paşa’nın kardeşi, asker,
diplomat, fotoğrafçı ve tarihçi, edebiyat düşkünü, dönemin entelektüellerinden
Şakir Paşa ile Giritli Sare İsmet Hanım’ın kızı olan Fahrelnissa Zeid, 20. yüzyılın
hemen başında, 1901 yılında, İstanbul Büyükada’da dünyaya gelir. O sıralarda,
Osmanlı İmparatorluğu oldukça zor günler yaşamakta, bir yandan bağımsızlık
savaşları sürerken, diğer yandan Abdülhamid döneminin baskıcı iktidarı her
yerde hissedilmektedir.
Fahrelnissa Zeid,
Halikarnas Balıkçısı yazar Cevat Şakir Kabaağaçlı ve ressam Aliye Berger’in
kardeşi, seramik sanatçısı Füreya Koral’ın teyzesidir. Yazar İzzet Devrim ile
evliliğinden olan çocukları ise ressam Nejad Devrim ve yönetmen, tiyatro
sanatçısı Şirin Devrim’dir.
Kabaağaçlı
ailesi, çocuklarının resim ve müzikle olan bağını, özel dersler aracılığıyla da
sürdürür. Edebiyat, müzik ve resim, Şakir Paşa Ailesi’nin neredeyse tüm
bireyleri için vazgeçilmez bir uğraştır. Zeid, resme 4 yaşında ağabeyi Cevat
Şakir’e öykünerek başlar.
–Ağabeyi resim
defterinden bir yaprak koparır, bir de kalem verir Nisa’ya, içinden ne
geliyorsa çizmesini söyler. O gün oturma odasındaki neredeyse her şeyin resmini
çizer.”Aferin Nisa, cesur kalem vuruşlarına bayıldım. Hele yaşına göre
insana hayret veren bir görüş ölçün var. Yeteneklisin yavrum, her zaman yanında
defter, kalem bulundur, hoşuna giden şeyleri durmadan çiz.” diyerek
yüreklendirir onu ağabeyi Cevat-
18 yaşında,
Sultan V. Mehmed Reşad’ın kurduğu İnas Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âlisi’ne girer. Daha sonra Paris’te Ranson
Akademisi’nde Stalbach ve Bissiere’nin yanında; 1929-30 yıllarında da
İstanbul’da Namık İsmail’in yanında resim derslerine devam eder. 1920 yılında, dönemin entelektüellerinden,
romancı ve Reji İdaresi Umum Müdürü İzzet Melih Devrim ile evlenir. 1921’de ilk
çocukları Faruk, 1923’de Nejad doğar. Faruk 1924’de vefat eder. Bu olaydan
derinden etkilenen Fahrelnissa acısını hafifletmek için eşi ile birlikte Avrupa
seyahatine çıkar. Değişik Avrupa kentlerine yaptığı gezilerde, Avrupa sanatını,
sanatçılarını yakından tanıma olanağı bulur. En sevdiği sanatçının Brugel
olduğunu keşfeder. 1926’da kızı Şirin Devrim’i dünyaya getirir. 1928’de Latin harflerinin
kabulüyle ilgili Dolmabahçe Sarayı’nın Muayede Salonu’nda yapılan konferasta
Atatürk’ün yanında oturur. Türkçe’nin seslendirmesi konusunda hangi harflerin
kullanılacağının bütün gece süren tartışmalarının sonucunda sabaha karşı
Atatürk’ün yeni Türk harfleriyle yazdığı ilk kelime “Fahrünissa” olur.
1934 yılında
eşinden ayrılıp, Irak’ın Ankara elçisi Emir Zeid ile evlenir ve yeni görev
yerleri olan Almanya’ya taşınırlar. Rilke ve Nietzche’ye hayran olur. 1936’da
oğlu Raad doğar. 1942 yılında D Grubu’na ve sergilerine katılır. İlk kişisel
sergisini 1944’de Maçka’daki evinde açar. 1946’da uzun yıllar yaşayacakları
Londra’ya yerleşirler. 1947’de Londra’da St. George Galerisi’nde o kentteki ilk
sergisini açar. Bu sergiyi Kraliçe Elizabeth’de gezer.
1947’de yaptığı
“Soyuta Karşı Mücadele” adlı tablo sanatçının kariyerindeki yeni bir gelişmenin
habercisi olan önemli bir resimdir. Bu resimde sanatçı ne tam anlamıyla soyut
ne de tam anlamıyla figüratiftir, bir anlamda soyutla figüratifin
mücadelesidir. Paris, Londra, New York, Brüksel ve daha birçok şehirde
yapıtlarını sergiler.
Eşi Emir Zeid’in
1970 yılındaki ölümü Fahrelnisa üzerinde derin bir iz bırakır. Portreler
çizmeye başlar. Portre yapmak Fahrelnissa için yalnızlıktan kurtulmanın bir
başka yoludur. 1976’da Amman’a yerleşir. 1991’de Amman’da 90 yaşında vefat eder
ve oraya defnedilir.
Zeid, döneminin
diğer birçok Türk sanatçısından farklı olarak resmin ideolojik yanı ile hiç
ilgilenmemiş dünya siyasetinin hep içinde olduğu, tarihsel dönüşümlere tanıklık
ettiği, Doğu ve Batı dünyasında gerçek
gelgitler yaşadığı halde özgünlüğünü korumuştur. Aynı zaman dilimini, değişik
sanatçılarla paylaşmış, onlardan etkilenmiş, onları etkilemiş, benzer
tartışmalara, modalara değişik sanatsal yanıtlar vermiştir. Zeid, Batı modernizmini Doğu lirizmi ile
birleştiren ender sanatçılardandır. Zeid’in sanat pratiği; minyatür kurgusuna
uygun şekilde inşa edilmiş figürlü kompozisyonlarıyla erken dönem, vitray
yüzeylerini anımsatan geometrik ve serbest soyutlamacı çalışmalarıyla olgunluk
dönemi ve çoğunlukla portrelerden oluşan ve psikolojik anlatının ön plana
çıktığı geç dönem olarak sınıflandırılabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder