Yenilikçi
yaklaşımlarıyla, klasik resim anlayışından 20. yy modern resim anlayışına
geçişin kilit figürlerinden olan Post- Empresyonistler, Arkas Koleksyonu’ndan
bir seçki ile Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde sanatseverlerle
buluştu.
Post Empresyonizm,
19. yy sonlarında Fransa’da ortaya çıkmış bir sanat akımıdır. Empresyonistlerin
ışığın ve rengin doğal tasvirine olan ilgisine karşı bir tepki olarak ortaya
çıkmıştır. 19. yy’ın ikinci yarısında, modern anlayışla şekillendirilen
şehirlerin ilk örneklerinden olan Paris, sunduğu sosyal ve entellektüel ortam
ile geleneksel resim anlayışının çizdiği sınırların dışına çıkmayı hedeflemiş cesur
sanatçıların ilham ve etkileşim merkezidir. Resmin ifade biçimlerini
zenginleştirme çabasına ivme kazandıran Empresyonist kuşağın Fransız resim
sanatını ulaştırdığı yeni hareket Post-Empresyonistler’in başlangıç noktasıdır. İlk akla gelen en önemli temsilcileri; Paul
Cézzanne(1839-1906), Paul Gauguin(1848-1903) ve Vincet van Gogh(1853-1890)’tur.
Bir grup oluşturmazlar. Terim ilk kez, Roger Fry tarafından, 1910 yılında
Grafton Galeri’de açılan sergiye verilen
“Manet ve Post Empresyonistler” başlığında kullanılmıştır.
1880’lerden
1900’lere uzanan süreçte, sanatsal belleklerini bilim-felsefe-edebiyat
dünyasının güncel fikirleriyle besleyen genç ressamlar, kişisel ve benzersiz
bir tarz arayışı içinde, ruh ve düşünce dünyalarını desen ve renklerle
yansıtmanın birbirlerinden farklı yöntemlerini geliştirdiler. Ortak dertleri,
resmi kendilerinden önceki nesillerde kemikleşmiş olan dış dünyayı objektif
gerçekliğe en sadık şekilde resmetme eğiliminden koparmak ve sanatçının yaratım
sürecinde duyum ve düşüncelerini ön plana çıkarmak oldu. Amaç; iç dünyasında
yarattığı gerçekliği, kısaca kişisel bakış açısını, tuvale yansıtmak oldu.
Post
Empresyonistlerin genel özellikleri olarak içe dönüklük, doğanın değil kendi
gerçeklerini yapmaları, renk ve forma çok önem vermeleri, yalın, ayrıntısız
olmaları, Japon resim sanatından etkilenmeleri, ilkel sanatı resme sokmaları,
geniş lekeler kullanmaları sayılabilir.
Resme kendi hayal
güçlerini katarak resim sanatına farklı bir boyut getirmişlerdir. Her resim her
tuval önünde yeniden başlar ve duyguları ile doğrudan boyanır.
Arkas
Koleksiyonu’na yıllara yayılan titiz bir araştırma, büyük gayret ve
yatırımlarla kazandırılan Post-Empresyonist eserler sadece Fransız ressamları
değil, Paris’ten yayılan fikirlerin etkisiyle modernist yaklaşımı benimseyen ve
bunu kendi kültürel ögeleriyle harmanlayan pek çok Avrupalı sanatçıyı temsil
ediyor. Pierre- Auguste Renoir, Louis Anquetin, Maxime Maufra, Théo van
Rysselberghe, Paul Sérusier, Suzanne Valadon, Edouard Vuillard, Leo Putz, Louis
Valtat, Maurice de Vlaminc, Kees van Dongen, André Detain, George Braque ve
André Lhoté ziyaretçilerin yapıtlarını görme imkânı bulacakları sanatçılardan
sadece birkaç tanesi. Sergi 6 Kasım tarihine kadar sanarseverler tarafından
izlenilebilir.
20 yıldan uzun
süre önce koleksiyon yapmaya Türk resmi ile başladığını söyleyen Lucien Arkas,
“Sanatın merkezi, resmin merkezi Fransa’da araştırmalara girdik. Fransa’daki
ressamların da bizim koleksiyonumuza eklenmesi gerektiğini düşündük. Bütün
eserlerimiz bunlar değil, bu belirli bir zaman dilimini içeren bir seçki” dedi.