Bir yaz günü üç genç Nice sahillerinde
güneşlenmektedir. Yves Klein, Arman ve Claude Pascal aralarında konuşurlarken
dünyayı Yunan Tanrıları Zeus, Poseidon ve Hades gibi üçe bölmeye karar
verirler. Arman hayvanlar aleminin, Claude bitkiler aleminin, Yves de
gökyüzünün idaresini alır. Yves birden elini gökyüzüne uzatır ve sonsuz
maviliğe imza atar, ilk sanat eserini bu
şekilde imzalamış olur. O gün hakkında daha sonra şöyle yazar: “1946 senesinde,
hâlâ yeni yetmeyken, müthiş “gerçekçi-hayal” yolculuğu sırasında gökyüzünün
arkasını imzaladım. O gün Nice kumsalında uzanırken, benim mavi, bulutsuz
gökyüzümde ileri geri uçan kuşlardan nefret etmeye başlamıştım, çünkü en önemli
ve en güzel eserimde delikler açıyorlardı.”
Klein, figüratif
ressam bir baba ve soyut ressam bir annenin oğlu olarak 1928’de Fransa’nın Nice
şehrinde dünyaya gelir. 19 yaşında judoya merak salar.”Ruhani bir alanda insan
vücudunun keşfi” olarak gördüğü bu sporda çalışmalarını derinleştirmek için
Japonya’nın en prestijli judo okullarından Kodokan Enstitüsü’nde eğitim almaya
gider. Bu dönemde “Les Fondements du Judo”(Judonun Temelleri) kitabını yazar,
siyah kuşak derecesine yükselir ve Fransa’da önemli bir judo figürü olacağı
düşüncesiyle ülkesine geri döner. Fakat siyah kuşağı Fransız Judo Kurumu
tarafından kabul görmez, büyük şaşkınlık yaşayan Yves, tüm enerjisini sanatına
verir. Hayata ve varoluşa karşı merakı onu çeşitli felsefelere ve dine
yönlendirmiştir. Doğuştan var olan sanatsal yeteneğini keşfetmesindeki itici
güç, Max Heidel tarafından yazılmış “La Cosmogonie des Rose-Croix”adlı
kitaptır. Çünkü Max Heidel’in kitabı, mistisizme büyük ilgi duyan Klein’i oldukça
etkiler ve sanatçı, Heidel’in yazdıkları doğrultusunda resimler yapmaya başlar.
1955’te turuncu
monokrom bir eserle Salon des Réalités Nouvelles’e başvurur. Serginin seçici
jürisi, eserin tek renkten oluşuyor ve Klein’in esere bir nokta, bir çizgi,
farklı renkte herhangi bir şey eklemeyi reddetmesi üzerine eserin sergilenemez
olduğunu söyler. Eserin reddi, Paris sanat dünyasında birçok kişi tarafından
imzalanmış bir protesto dilekçesinin dolaşmasına sebep olur. Sergi jürisi
fikrini değiştirmese de Klein geleneklere başkaldıran bir figür olarak ünlenir
ve bu reddediliş onun kariyerinin dönüm noktası olur.
Bachelard’dan
aldığı ilhamla sadece tek renge, maviye konsantre olmaya karar verir. Mavi onun
için; duyarlılığın rengi, havanın, sonsuz gökyüzünün, derin okyanusun ve ateşin
gerçek rengidir. Klein, “saf resimsel duyarlılığı” yakalayabilmek için çok özel
bir mavi tonu kullanması gerektiğine
inanır. Saf resimsel duyarlılık, sanatçının kendi duyarlılığını saflaştırıp ayrıştırdıktan
sonra sanat eserine enjekte etmesiyle,
duyarlılığının seyirci tarafından hissedilmesidir. Böylelikle sanat eseri
sadece algısal olmaktan çıkıp artık algı ötesi bir deneyim olacaktır. Bu özel
mavi tonuna ulaşmak için bir kimyagerle çalışmalara başlar. Araştırmaları
sonucu tam aradığı renk kombinasyonuna ulaşır. Derin, mat bir ultramarin mavi
elde eder ve bu rengi International Klein Blue (Uluslararası Klein Mavisi)
(IKB) olarak tescil ettirir.Uluslararası Klein Mavisi, görülenin veya
dokunulanın ötesinde maddesel olmayan değerleri simgelemektedir.
1958 senesinde,
30. doğumgününde, sanat tarihinin önemli sergilerinden La spécialisation de la
sensibilité a I’etat de matiére en sensibilité picturale stabilisée
(Dengelenmiş bir resimsel duyarlılık olarak, ham madde halindeki duyarlılıkta
uzlaşma), sanatçının kısaltmasıyla le Vide (Boşluk), Paris Galerie Iris
Clert’te açılır. Basılı davetiyesinden kapanış fotoğraflarına kadar dikkatlice
planlanmış olan ve bir festival havasında geçen sergide, sergi mekanı
boşaltılmış, her yer beyaza boyanmıştır. İçeride sadece tek bir dolap vardır. Misafirler
uzun mavi perdeler ve muhafızlar arasından salona giriyorlar ve içeride mavi
kokteyler ikram ediliyordu. Sergi için yollanan 3500 davetiyenin metnini
Fransız sanat eleştirmeni Pierre Restany kaleme almıştı: Davetliler tüm
duygusal varlıklarıyla, duyarlılık saltanatının aydınlık ve pozitif etkinliğine
bekleniyorlardı. Sergi büyük ses getirdi, ziyaretçiler arasında olan Albert
Camus ziyaretçi defterine: “with the void, full powers”(boşlukla, tam güç)
yazmıştı.
Aynı sene Klein
en bilinen eserleri arasında yer alan Anthropometris serisi üzerinde çalışmaya
başlar. Uluslararası Klein Mavisi’ne bulanmış kadın modeller Klein’in
direktiflerine uyarak “canlı fırça” görevi yapıyorlardı. Böylece bedenin görsel varlığını belgeliyordu. Bu serinin
ardından çalışmalarında ateş kullanmaya başlayan Klein, “Ateş Resimleri”
serisinde modellerinin bedenlerini alev almaz bir malzemeyle kapladıktan sonra
zemin üzerinde onları istediği forma getiriyor, onları şablon gibi
kullanıyordu. İstediği formu yakaladıktan sonra modelleri bir kenarda
dinlenirken alev makinasıyla figürlerin etrafındaki alanı ve gerekli gördüğü
noktaları yakarak belirginleştiriyordu. Daha sonra boyalar devreye giriyor ve
ardında mistik bir performansın etkileyici izlerini bırakıyordu. 1960’ta Paris’te
düzenlediği “Mavi Çağda Antropometriler” adlı sergisinin açılışında, takım
elbiseyle meydana çıkan Klein, 20 dakika boyunca tek bir notanın çalınması
ardından 20 dakika sessizzlik içeren Monoton Sessizlik Senfonisi eşliğinde,
“canlı fırçalar” olarak adlandırdığı ve vücutları mavi renkte boyanmış üç
çıplak modeli beyaz tuvallere yönlendirerek vücut baskılarını yapmıştı.
İkonikleşmiş
diğer eseri Leap into the Void (Boşluğa Atlayış); 27 Kasım 1960 tarihinde 2.
Avangart Festivali için Dimanche-Le Journal d’un Seul Jour (Pazar-Sadece bir
gün için Gazete) isimli sahte bir gazete hazırlamış ve Paris gazete bayilerinde
bir günlüğüne satışa çıkmıştı. Fotoğrafın yanındaki başlık şöyleydi:”Boşlukta
bir adam! Boş alanların ressamı kendisini boşluğa bırakıyor! Bir binanın ikinci
katından kendisini boşluğa bırakan kişi Yves Klein’dan başkası değildir. Daha önceki denemelerinde kendisini
sakatlayan Klein, bu son versiyonda boşluğa atlamak yerine kendisini bir ağın
üzerine bırakır, daha sonra foto-manipülasyonla bu ağ resimden silinir.
Maddesizleşme
üzerine çalışmalarından biri ise; galerisiyle tartıştığı bir gün, tüm
eserlerini toplayıp onları soran olursa eserlerinin görünmez olduğunu ve almak
isteyenlerin son derece görünür bir çek yazmalarını istemesidir. Bu satışı da
gerçekleşir.
Aynı zamanda bir
Rozikrusyen, siyah kuşak sahibi bir judocu olan Yves, seyircisiyle güçlü bir
bağ kuruyor, geleneksel sanat anlayışının dışında eseler üretiyordu.
Modellerine direktifler vererek onları canlı fırça olarak kullanan, alev
makinalarıyla resim yapan, altın külçeleri karşılığında boşluğu satan ve satan
alan kişinin kendisine verilen sertifikayı yakması halinde külçelerin yarısını
Seine nehrine atan alışılmışın dışında düşünen ve hayallerini gerçeğe
dönüştürme cesaretine sahip bir yetenekti.
Kavramsal sanatın önemli isimlerinden olan
Klein, 34 yaşında geçirdiği üçüncü kalp
krizinden öldüğü zaman,sekiz yıllık sanat hayatıyla performans, yerleştirme,
kavramsal sanat ve kurumsal eleştirinin öncülerinden olmuştu.