5 Aralık 2021 Pazar

MÜREKKEPHABER'DE YAYINLANAN KISA FİLM SÖYLEŞİLERİ "BÜLENT ÇOLAK"

 

                                                    



-Sizi tanıyabilir miyiz?

İstanbul doğumluyum. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde Sosyal Bilimler okudum. Lise yıllarında Kartal Sanat Tiyatrosu’nda başladı oyunculukla yolculuğum ve sinema, tiyatro, dizi olarak yoğun şekilde devam etmekte. Ben, oyunculuk yaparak kendi hikayemi anlatmaya çalışan biriyim diyebilirim aslında.

-“Sonsuz” kısa filmi üzerinden sorarsam, kısa filmde oynamayı kabul etmenizdeki en önemli unsur neydi?

Senaryoyu beğendim öncelikle.  Sonrasında yönetmenle buluştum, konuştum. Benim önceliğim yönetmene inanmam, onun dünyasına inanman. Bu filmde de Murat’a inandım (Murat Çetinkaya). Yazar ve yönetmen her kimse onunla baktığımızın yönün aynı olması benim için belirleyici nokta. Farklı pencerelerden baksak da manzaramız aynı ise  o zaman güzel oluyor yaptığınız iş.  Farsça’da bir deyim vardır. “Nazarın neyse manzaranda o olur.” Nazar, bakış açısı, manzarada, baktığın yer. Çok sinema bir cümle benim için.  Bir anlamda sinemanın tanımı. Yönetmenle de “Sonsuz” üzerinden Murat ile böyle kesişme oldu.  İyi hazırlanmıştı, projesine çok hakimdi. Böyle olunca da o filmde oynamamak hepimize haksızlık olurdu.

Sizin önceliğiniz hikâye ve yönetmene inanmak  diyebiliriz değil mi?

 Tabi ki  az önce de söylediğim gibi önceliğim  yönetmenle aynı manzaraya bakmak, hikayeye inanmak.

-“Kısa Film Söyleşileri” serisini hazırlarken yönetmenlere ortak olarak yönelttiğim sorulardan biri de “oyuncu seçimlerinde iş kısa film olunca zorluk çıkıyor mu, idi. Siz ne düşünüyorsunuz kısa film senaryoları gelince oyuncu olarak?

Ben yıllar önce öğrenci filmlerinde de oynadım, kısa filmlerde de rol aldım, şimdi 40’lı yaşlarımın başındayım kısa filmlerde halen rol alıyorum. Bu demek oluyor ki bu benim için amatör bir eylem değildi, devam eden bir aşk. Amatör’de adı üzerinde Amor’dan geliyor aşkla yapmak demek. Profesyonel’de Romalı askerler paralı asker demek. Yani amatör ruhlu profesyonel oradan geliyor. Amatör aşkla yapmak. İşini aşkla yapan profesyonel manasında. Durum böyle olunca yollar kesişiyor ve uzun metraj veya kısa film fark etmiyor oyuncu olarak.

Kısa filmi şöyle de düşünebiliriz.  Maraton koşarsınız ama oyuncu olarak 100 metrede de kendinizi denemek isteyebilirsiniz. Bu oyuncu olarak bakışınız ile alakalı aslında. Aktör olarak kendimi de sınamak istiyorum aslında ve senaryo - yönetmenle aynı payda da buluşunca güzel işler ortaya çıkıyor.

Kısa filmi hikaye gibi de görebilir miyiz, uzun metraj- kısa film, roman- hikaye gibi bir benzetme yapabilir miyiz?

  Evet, kısa filmi hikâye gibi görebiliriz aslında  çok daha arı, duru ve yoğunluklu.  Edebiyattan sinema uyarladığımızda uzun ve kısa hikayeler aslında. Katmanlı bir uzun metraj içinde  çok katmanlı duygu durumları ya da popüler deyimiyle  video klip sahneler olabilir. Kısa filmde başka deneyimlerle oyunculuk alanında farklı deneyimler yaşayabilirsiniz bu anlamda ama  sistem açısından bakınca da  bu çok başarılı kısa film olsa da oyuncu olarak kariyerinize etkisi olmuyor.

-Türkiye’de kısa film  bazı yönetmenler açısından uzun metraj için bir basamak olarak değerlendirilebiliyor. Oyuncular açısından da böyle bir değerlendirme söz konusu olabilir mi?

Benim için uzun metraj için bir basamak değil.  Uzun metrajın bütçesel bir yönü olabilir tabii. Uzun metraj olunca bütçe de büyüyor. Ülkemizde kısa filmler çoğunlukla yönetmenin ve güvendiği birkaç ekip arkadaşının kısıtlı zaman ve koşullar altında gönüllü çalışması ile gerçekleşiyor. Ama oyuncu açısından kariyer üzerine çok odaklanmak bir oyuncuyu kendini keşiften uzaklaştırır. Oyuncunun kör noktasıdır kariyer bence. Kariyere takılırsanız kör olursunuz, kesmez olursunuz.  Bağımsız bir şekilde yol almak lazım. Ben uzun metraj veya kısa film olarak düşünmüyorum.  “Bu maceranın, hikâyenin içinde olmak istiyorum” diye bakıyorum. Bu bana keyif veriyor. Oynamadığım bir rol var orada.  Bazen hikâyenin çatısı eksik olabiliyor ama rol çok etkileyici oluyor ama ben onu deneyimlemek istiyorum. Bile isteye hata yapıyorum orada.

Sizin oyuncu olarak kısa film sektöründe olumsuz olarak deneyimleriniz var mı?

Başta da söylediğim gibi ben  oyunculuk yaparak kendi hikayemi anlatmaya çalışıyorum. Bu yolda da tabi ki karşılaştığım olumlu veya olumsuz pek çok durum oluyor. İnsan riyakar bir varlık.  Bana göre sanatın  kendisi insanın  komplekslerden  arınmak için çok güzel bir soyutlama. Hepimizin kompleksleri var ve insan olma sürecinde  bu farkındalığı taşıyabiliyorsak  ne mutlu bize. En azından farkındayız ve sanatımız  icra ederek komplekslerimizden  arınıyoruz, kendi hikayemizi anlatmaya çalışıyoruz.

Filmin sonunda da çalışmayı elimizde cd veya link  görmek istiyoruz, arşiv açısından olsun, kendi performansımızı değerlendirmek açısından, en azından verdiğimiz emeğe saygı olarak.

Yıllar evvel evimi taşıyacağım gün yine kısa film çekilecek ve yönetmenin başka günü yok. Ben o günümün %75’inde Beylikdüzü’nde filmde çalıştım. Ben evimde olamadığım için  taşınırken sorun  yaşandı. Sonuçta filmde beklediğim gibi çıkmadı, kurguda başarılı değildi. Oyuncu olarak  ben işe büyük bir aşkla baktım, üzerime düşeni yaptım ama filmin cd si elime bile geçmedi.

Bu sorun daha önceleri sık oluyordu, şimdi o kadar yaşanmıyor.  Onu da şöyle düşünüyorum,  yönetmen açısından iyi bir iş ortaya çıkmayınca geri dönüş yapmak istemiyorlar oyuncuya ama ben oyuncu olarak çalışmanın sonunda yönetmen açısından iyi de olsa kötü de olsa o çalışmanın  bir şekilde elimde olmasını istiyorum.  

Hiç yorum yok: