yerleştirme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yerleştirme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Ekim 2018 Pazartesi

Daniele Sigalot "İmparatorluklar Öncesi"


Daniele Sigalot’un İstanbul’daki ilk solo sergisi,  “İmparatorluklar  Öncesi”  Anna Laudel Contemporary’de açıldı. Kağıt algısı yaratan alüminyumdan yapılmış uçak enstalasyonları ile tanınan Sigalot, çalışmalarında gerçek-imge arasındaki zıtlığı yansıtmayı amaçlıyor.
                                                       

Roma doğumlu olan sanatçı, İstanbul ve Roma arasında –ikisininde tepe üzerinde kurulmuş olması, imparatorluk köklerinin olması- gördüğü benzerliklerden, bağlardan yola çıkarak serginin ana temasını belirliyor ve bu tema üzerinden, bu fikirle ürettiği işlerinden oluşan sergiyi hazırlanmaya başlıyor. Serginin sanatçı için diğer bir önemi de İstanbul’da ürettiği işlerin sergide yer alması. Bu sanatçı için çok önemli. Çünkü burada üretirken işle farklı bir bağ kuruyor. Diğer türlü atölyede üretiyor ve sergilenecek olan ülkeye, mekâna gönderiyor.  İstanbul’da yaptığı işlerde galeri ile kurduğu güzel iletişimin de olumlu etkisinin çok fazla olduğunu belirtiyor Sigalot.
Barcelona, Amerika, Berlin,Londra başta olmak üzere pek çok ülke ve şehirde yaşamış olan sanatçı uzun yıllar, profesyonel olarak uluslararası reklam sektöründe çalışmış ve  reklam dünyasının dilini ustaca kullanarak, son on bir yıldır zamanımızın duygularını yansıtan, süprizli işler üretiyor.
                                                 

Tamamını İstanbul’daki atölyesinde iki ayda ürettiği büyük ölçekli enstalasyonlarından biri olan “Olabilecekken Olmayan Her Şey Şimdi Oldu”  da sanatçı, alüminyum malzeme kullanılmış ve buruşturulmuş kağıt görüntüsünde 350 kg ağırlığında. Uzun süre reklem ajansında çalışan Sigalot, işi gereği pek çok kötü fikir üretmiş. Yarattığı kötü fikirleri temsilen yarattığı iş olarak değerlendiriyor eserini ve eserin devamı niteliğilinde olan işlerini de  başarısızlığı başarıya dönüştüren işler olarak anlatıyor.
                                         

Sergide dikkat çeken diğer bir eser, dijital bir zaman sayacı olan “ENOUGH- YETER”.  Günümüze ulaşmış tüm ölümsüz yapıtlara atıfta bulunuyor sanatçı bu eserle. Sigalot, Berlin’deki atölyesinin  etrafında diğer sanatçı atölyelerininde bulunduğu ve arkadaşlarının zaman konusunda çok endişeli olduğunu söylüyor. “Boyanın ömrü 2-3 “ diyorlar mesala, “sen ürettiğin işin ne kadar yaşamasını istiyorsun” diye soruyorum ben de diye ekliyor sanatçı ve genelde ölümsüz olmak istedikleri için bu soruya cevap vermediklerini belirtiyor. Sonra bu soruyu kendine sormuş Sigalot ve alçak gönüllü olarak “bin yıl yaşasın” diyerek cevaplamış sorusunu.  O esnada ne üretebilirim diye düşünmüş ve bin seneden geriye doğru sayan sayım enstelasyonunu tasarlamış.  Sanatçının espirili bir yaklaşımla, kendi sanatının ölümsüzlüğü için kafi gördüğü, 3016 yılından günümüze dek, geri sayıma devam edecek bu çalışma. Bu hikâye bilinmezse izleyici eseri gördüğünde “Yeter” onun için neyi ifade ifade edeceğini merak ediyor Sigalot.
                                                 

Sanatçı da ayrı bir yeri olan sergide  satılık olmayan tek iş ”Bu kalemin yalnızca iyi fikirleri vardı” çalışması. 2010 yılında hayatında pek çok şeyin kötü gittiği bir yılmış. İş görüşmeleri yapmaya devam ettiği bir gün farklı bir mağaza görmüş. Eski tarz özel olan bu mağazada çeşitli kağıtlar ve kalemler satılıyormuş. Tezgahın arkasında duran yaşlı adama “iyi fikirler üreten bir kaleminiz var mı” diye sorduğunda bu kalemi göstermiş yaşlı adam. Gerçekten de öyle olmuş, iyi fikirler üretmiş bu kalemle. Çok iyi işler almış, yedi kere başka şehirlerde kalemi kaybetmiş Sigalot ama her defasında geri gelmiş kalem.
Çok farklı şehirlede yaşayan sanatçı, şehirlerin insanlar üzerinde çok etkisi olduğunu ve bunu da işlerine yansıtmak istemiş Sigalot. Paslanmaz çelik üzerine işlenmiş ayna efekti yaratmış  sanatçı. Ayna efektini haritalarla birleştirerek , şehirlerin insanlar üzerindeki etkisini vermiş. Eserin önüne geldiğinizde Roma’da, İstanbul’da portreleriniz beliriyor. İnsanın, geçmişinde ve bugününde kültüre bıraktığı izlerden yola çıkan sanatçı, şehirlerin silüetini, altın kaplama ve paslanmaz çelik haritalarda görselleştirir.  Haritalar, şehirlerin ne gerçek hafızalarıdır.Şehirlerde kendi yansımalarımızı gördüğümüz gerçeğinden yola çıkan sanatçı, ayna etkisi verecek şekilde işlenmiş İstanbul ve Roma haritalarında, kendi portrelerimizi izlemeye davet eder. Kimliğimiz ve yaşadığımız yer arasındaki bağı sorgular.
Sergide yer alan alüminyumdan yapılmış “kağıt uçaklar” sanatçının adeta imzası niteliğinde. Bu uçaklar her kıtada her çocuğa ait olabilecek, düş gücü ve yaratıcılığa ait bir simge olarak düşünülebilir. Çocukça görünen bir sembol ciddi bir işe dönüşür.
 Daniele Sigalot’un malzeme seçimi, izleyiciyi oyuna davet eden sezgisel bir keşif içerir. Kartondan alüminyuma, mozaikten dijital gösterimlere, çizimden resme, geniş bir yelpazede malzeme ve benzersiz teknik kullanımıyla, Sigalot’un günümüzün zıt duygularını yansıtan 30’da fazla çalışması 26 Ekim 2018 tarihine kadar Anna Laudel Contemporary’de sanatseverler tarafından izlenilebilir.