dokuma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dokuma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Mayıs 2018 Cuma

Belkıs Balpınar'la Röportaj


                                                                 




Türkiye’de ilk defa geleneksel kilim dokuma tekniğini güncel sanata taşıyarak özgün işler üreten Belkıs Balpınar’ın tasarımlarıda derinlik, uzay ve uzam kavramları dikkat çeker. Uzun yıllardır fizik ve astronomiyi dokuma sanatıyla buluşturarak ürettiği sıra dışı işlerini kapsayan seçkiyi “Dokuma-ma” sergisi ile bir araya getiren sanatçı bu alanda en önemli isimlerdendir. Sergi 10 Haziran 2018 tarihine kadar Anna Laudel Contemporary’de görülebilir.

-Son serginiz “Dokuma-ma”, Anna Laudel Contemporary’de açıldı. Sergiye karar ve hazırlık aşamalarınızdan bahseder misiniz?
Birkaç ay önce  İstanbul’da menajerim Berna Bayındır ile birlikte sergi mekânlarını gezerken yolumuz bizi  Karaköy’de Anna Laudel Contemporary Galerisine getirdi. Galeri binasının dört kat içinde çeşitli olanaklar sunması  ve ayrıca karanlık odaların bulunması beni çok etkiledi. Galeri yöneticileri Ferhat Yeter ve Alev Vayısoğlu ile aramızda güzel bir bağ oluştu ve hemen sergi için anlaşma yaptık. Hazırlık için kısa birsüre  vardı ayrıca benim Bodrum’da yaşıyor olmam da işi zorlaştırıyordu. Ama eserlerin taşınması ve sergi düzenlemesinde galerinin profesyonel organizasyonu ve Ferhat Yeter’in sergilemede gösterdiği yaratıcı düzenleme önerilerini ve Alev Vayısoğlunun organizasyonda gösterdiği yardımları belirtmem gerekir. Bu galerinin özel karanlık odaları ve aydınlatma şekli eserlerin çok daha derinlikli görünmesini sağladı.   Çok güzel bir süreç  yaşadık. Giriş katında ilk dönem çalışmalarım yer aldı, diğer katlarda da çok güzel bir sergileme ile benim 1980lerden bugüne yaptığım çalışmaların yer aldığı bir retrospektif bir sergi oldu.
-Sergi mekânının eserlerinize ve eserlerinizin mekâna etkisi nasıl oldu?
İlk başta zaten binanın 5 katlı oluşu, karanlık odaların olması beni sergileme açısından ürkütmüştü. Ama galeri  yönetici Ferhat Yeterin mekânı iyi tanıması ve çok yaratıcı önerileri ile eserler ve galeri arasında da iki taraflı güzel bir ilişki kurulmuş oldu.  Aydınlatma ve  gölge ile derinlik de ortaya çıkınca ben bile bazı parçalarımı yeniden keşfettim. Pek çok değişik yerde, farklı ülkelerde, mekânlarda sergiler açtım ama burada yakaladığımız sonuçtan çok memnunum.

                                                      

Kilim  dokuma alanında ilk defa farklı uygulamalar kullanan ve bunları geliştirerek güncel sanata taşıyan önemli isimlerin başında geliyorsunuz. Bu alanda çalışmaya başlamanıza neler etki etki? -Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nin Halı Bölümü’nde küratör, İstanbul Vakıflar Halı ve Kilim Müzesi’nde kurucu müdür olarak çalışmanın , “art kilim” denilen sanat alanına öncülük etmenize etkisi nasıl oldu?
Güzel Sanatlar Akademisini bitirdiğimde Sümerbank’tan burs almıştım. Mezun olunca da  Sümerbank beni Türkiye’deki halı- kilim bölgelerine gönderdi ve  araştırmacı olarak çalıştım. Anadolu’da çok gezdim ve konu üzerine çok araştırmalar yaptım.Daha sonra Anadolu Camileri’ndeki halı ve kilimleri  görünce Vakıflar Genel Müdürlüğüne  müze kurma teklifi yaptım, müzelerin  kuruluşundan sonra katalogları da yayınlandı,  1986 kendi tasarımlarımı kilim dokusuyla çalışmak istedim. Anadolu kilimlerinin hayranıydım ve şimdi de hayranımdır. Onların dokusu beni çok etkilemiştir. Kilim dokuması ile başladım ama artık ortaya çıkan işler kilim değil. Rastlantısal bir şekilde başladı ve gelişti.
-İstanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi Tekstil Bölümü’nden mezunsunuz. Nasıl karar verdiniz bu eğitimi almaya?
O dönem babam Teknik Üniversitede okumamı istiyordu. Onun sınavlarına girdiğimde bir soruyu cevapladım, diğerini cevaplamadım, bir şeklide babamı da kandırmış oldum ama sonuçta istediğim güzel sanatlar eğitimini aldım ve sonunda babam da beni çok destekledi.
-Güncel sanatın genel olarak dünyadaki kargaşa ve olaylara yoğunlaştığını, sizin  çalışmalarınızın ise  makro ve mikro evrenlare odaklandığınızı söylüyorsunuz. Eserlerinizde evrendeki farklı uzamsal düzlemler ve ön plana çıkıyor. Makro ve mikro dünyaya ilginiz nasıl başladı?
Bilim ile ilgili özellikle rastlantısallık ve kuantum fiziği, gibi yayınları okumaya her zaman çok meraklıydım, bu konular kurgu eserlerden daha çok ilgimi çekmiştir. Son zamanlarda varlık nedir neden varız,   beyin nasıl çalışır, bilinç nasıl oluşur konusuna merak sardım. Evren aklımızın almadığı kadar büyük ve küçük. Okuduklarım işlerime, işlerim de okuduğum kitaplara etki etti ve ediyor.
                                                             


-Kilim dokusu üzerinde yarattığınız biçimleri, uzamdaki hareketlerin bir yansıması olarak ele alıp, dokunmamış kilim çözgüleri üzerine motifler katarak derinlik veriyorsunuz. Çalışmalarınızdaki teknikten, aşamalardan, kullandığınız malzemelerden, size yardım eden dokumacınızdan bahseder misiniz?
Uzun yıllar kilim dokusunu ile 3.boyutu desenlerimle vermeye çalışıyordum. Daha sonraları bu teknik yetmemeye başlayınca dokunmamış alanlar bırakmaya başladım çözgülerle. Daha önce başkaları  da vardı ama 30 yıldır İstanbul’da yaşayan Fatma Hanım  desenlerimi dokuyor. Nerede ise benim elim, gözüm gibi oldu. Son yıllarda ben desni yaptıktan sonra , dijital ortamda  gönderiyorum, istenilen boyutta büyütüp tezgahın arkasına koyuyor ve başlıyor dokumaya.  Aslında zaman içinde bulduk büyük bölümleri dokumadan bırakmayı. Fatma hanım ile süreki çok uyumlu bir çalışma ile birlikte bir evrim geçirdik ve bu sonuçları alabildik.
Dokumadan bırakma tekniğinde daha önce  Fırat Neziroğlu  isimli yetenekli genç bir sanatçı portreler ve figüratif desenler yaparak  ve  üstte kalan çözgüleri  boş bırakıyordu biz ise tüm boş çözgüler üzerinde desenleri uyguluyoruz.   

-Serginizin ismi “Dokuma-ma”. Bu sergiye adını veren teknik hakkında da bilgi veriri misiniz?
Bir gün iki parça arasında kalan dokunmamış olan hoşuma gitti ve dokuma sırasında arka planın dokunmadan bırakılmasının teknik olarak mümkün olduğunu ve  boşlukta yer alan formların daha iyi ifade edildiğini gördüm ve bu sergi de adını bu teknikten “dokuma-ma” dan aldı.
-Son olarak bir süredir  Bodrum’da yaşıyorsunuz. Bodrum’da yaşamanızın eserleriniz üzerine etkisini ve yeni çalışmalarınızı öğrenebilir miyiz?
2006 yılından itibaren Bodrum’da yaşıyorum.  Burada  kendime ve çalışmalarıma daha çok zaman ayırabiliyorum. İşime kendimi daha çok verebiliyorum.  Yeni çalışmalar olacak  herhalde. Şimdilik  hergün sahile gidip uzun uzun yüzüyorum.