26 Aralık 2020 Cumartesi

Ziya Gürel ile "Kaypak Yüzeyde " ve Sanat




 

Hukuk Fakültesi mezunusunuz. Resim ve seramik çalışmalarına nasıl başladınız?

Hukuk öğrenimi görmüş olmaktan çok mutluyum. Bu benim seçimim. Hukuk öğrenimi bana paylaşımı, birlikte yaşama duygusunu, toplum yapısını öğretti.  Çünkü biz "68'lilerin yetiştiği dönem, kargaşa ve kavga dönemiydi. Kavramlar yerine oturmamıştı. Sonra da darbeler sürdü. Ne var ki geçen zaman içinde özgürlüğü, haklara sahip çıkmanın ne olduğunu; sınıf çıkarları uğruna yayılmacılarla birlikte toplu öldürmelere nasıl giriştiğini, okuyarak, tartışarak öğrendik. Hukuk fakültesinde o yıllarda Üniversite özerkliğini yaşatmaya çalışan; kitaplıklarımızda kaynak sıkıntısı çekmememiz için biz öğrencileriyle iletişimi her an sürdüren hocalarımız vardı. 

Sanat çevresiyle ailemin kurduğu bağları, orta öğrenimim sırasında İzmir'de, sonrasında da  İstanbul'a  gittiğimde de sürdürdüm. Yazarlar, şairler yontucular, ressamlar hep dostlarım, yol göstericilerim oldu.  

Resim çalışmalarım ortaöğretimden bu yana sürüyordu. Seramik çalışmaya bir üçüncü boyut biçimlendirmeler yapmak gereksinimi duyduğum için başladım. Ne var ki, ben "sır" bilgisinin kimyasına erişemediğim için bir " toprak pişiricisiyim (terracottacıyım.). Yalnızca çamuru ve oksitleri kullanabiliyorum. Önceleri üçüncü boyutu, kağıt hamuru ve ahşapta denedim; ardından çamurda karar kıldım.

                          .

Öykü ile başlayan edebiyat yolculuğunuzun başlangıcını ve denemelere giden süreci öğrenebilir miyiz?

 Öykü, bu denli toplum sorunları için bir anlatım yolu olmaya yetmedi. Deneme ve günlük gazetelerde makaleler yazmaya başladım. Bir on yıl aradan sonra öykü ve düş anlatımlarına (tahkiye) döndüm. 

Deneme yazmak, sanat dillerinden birini kullanmaktan çok başka bir çalışma değildir. Çünkü her ikisi de birlikte düşünmeye içtenlikli birer çağrıdır. Aynı nedenle biçimlendirme isteği bir düşleme  ile başlar; kurgulanır ve sanat biçimine dönüşür.

 

 Çeşitli sanat dergilerinde yayımlanmış yazılarınızı bir kitapta bir araya getirme kararını size aldıran neydi?

Dergilerde yayımlanan denemelerimden seçkiler yaparak kitaplaştırmak isteği dayanılmaz olmuştu. Aldığım yaşlarla birlikte yaşanılanı bir zaman dizgisi bile gütmeden, bir ömrün belleğine sığdırmak, insanlığın yaşanılanlardan bir kıssa olarak kendine pay çıkarmak yerine, süregiden düzen içinde egemen olan kültüre yakasını kaptırarak yeni bir teslimiyet kültürü yaratmasıdır. Bu yeni kültür, zamanı bile kavun gibi dilimleyip, yeniden adlandırmış, her şeyi küresel birer buyruk haline sokmuştur.  Bu nedenle insanlığın, bilginin yerine konulanlarla; zamanın ve gerçeklik duygusunun yerine konulanlarla yapay bir matrix içinde kendisinin yeniden doğumunu beklemeye yargılı kılınması kaçınılmaz sayılmak istenmektedir. Bense, bu yazgı yerine tüm yeryüzü canlılığına yerküreye daha güvenle ayak basabilecekleri yepyeni bir toprak dilemek istedim.

“Kaypak Yüzeyde” kitabınız ana başlığı. Bu başlığın bir hikayesi var mı?

Kaypak Yüzey yeni kuşağın tutsak alındığı bir yoksunluk alanıdır. Yeni kuşak için her şey bir yeryüzü egemeni güç tarafından tüketmesi için sunuluyor. “esimulatio” yöntemi öylesine ileriye götürüldü ki “Postmodernizmden” sonra ”Post truth” dönemi başlatıldı. Artık gerçeğin yerine konulmuş olanla yaşamı sürdüreceğiz.

 

Kitabınızı hazırlarken daha önceki yazılarınız üzerinde bir güncelleme yaptınız mı?  Hazırlık sürecinizde neler yaşadınız?

Çoğu yayımlanmış yazılarımı düzenlerken arada bir anlatıma şimdiki zamandan katılma ihtiyacı duydum. Bu nedenle de denemelerimin yayımlanma tarihlerini belirtmenin gereksiz olacağını anladım. Bir ömrün çerçevesine sığan yaşamış olduklarımın izleri bu kitapta yer alan tarihsiz denemelerim, aynı ömrün geçmişle şimdiki zaman arasında gezinen bilincimin gölgesidirler.

 

Sanat üzerine denemeler yazan bir ressam olarak Ziya Gürel Türkiye’de deneme yazmak üzerine neler söyler?

Geçmişten bugüne bakınca yazdığım hiçbir denemede yaptığım ya da yapamadığım resimden söz etmediğim gibi resimlerimde de, seramik biçimlendirmelerimde de betimlemelerin ya da anlatım tuzağına düşmediğimi görmek bana güven veriyor. Olguları, olayları anımsatmaya, kaynakları yeni kuşaklara aktarmaya özen gösterdim.

 

Yeni eserlerinizi görebileceğimiz sergi ve yeni yazılarınız okuyabileceğiz kitap çalışmanız var mı?

Yılda birkaç kez sergi düzenlemelerim covit-19 salgınına karşın sürüyor. Yayın olarak sırada Öyküler Kitabım " Sessizliği Dinlerken ile Düşler Kitabım " ve Gezi Notlarım var.

Hiç yorum yok: