kale grubu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kale grubu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Aralık 2017 Cuma

Füreya Koral Retrospektif Sergisi



                                       

İlk çağdaş seramik sanatçılarından Füreya Koral’ın aramızdan ayrılışının 20. yılı anısına, 60. yılını kutlayan Kale Grubu,  Füreya’yı “anmak kadar anlamak” gerektiğininde önemini vurgulayarak  Füreya’ya özgü bir bakış açısı ile sanatçıyı Akaretler’deki Sıraevler’de sanatseverlerle buluşturuyor.  
Karoly Aliotti, Nilüfer Şaşmazer ve Farah Aksoy küratörlüğünde gerçekleşen en kapsamlı retrospektif sergide, sadece Füreya’nın ürettiği seramik nesneler, tabaklar, porselenler ve duvar panoları değil; aynı zamanda fotoğrafları, kişisel eşyaları ile aile bireylerine dair bilgi ve belgelerde sunuluyor.
Sanatı müzelere “hapsetmeye” karşı çıkan sanatçının ölümünden sonra birçok üretimi Türkiye’nin dört bir yanına dağılsa da bu sergide farklı kaynaklardan toplanarak bir araya getirilen eserler, Füreya Koral sanatı ve seramik anlayışı hakkında ziyaretçilere kapsamlı fikir veriyor.
Füreya Koral, dağılan bir imparatorluğun ve yeni açılan bir çağın çocuğu olarak 2 Haziran 1910 tarihinde Şakir Paşa ailesinin üyesi olarak  Büyükada’da doğar. Hem Osmanlı yaşam kültürünü, hem de Cumhuriyet kültürünü benimser.
Kuşaktan kuşağa aktarılan sanat, tarih, edebiyat, müzik sevgisi içinde büyür.Teyzeleri Fahrelnisa ve Aliye ile beraber evde keman dersleri almaya başlar, daha sonra Notre Dame de Sion  Fransız Lisesi’nin ilkokuluna kaydolur. 1929 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne başlayan Koral babasının hastalığı  nedeniyle ailenin maddi durumu kötüleşince mezun olmadan okuldan ayrılır. 1930’da Bursalı Selahattin Karacabey ile Büyükada’da evlenir ve Bursa’ya taşınır. Kısa sürede boşanarak İstanbul’a ailesinin yanına taşınır. 1935’de kendisinden yaşça büyük olan Kılıç Ali ile evlenen Füreya, Ankara, Yenişehir’de yaşamaya başlar. 1938’e kadar Mustafa Kemal’in yakın çevresinde bulunur. Mustafa Kemal’in vefatının ardından tekrar İstanbul’a taşınır. Füreya’ya 1947 yılında verem teşhisi konur. İsviçre’deki sanatoryumda Polonyalı bir sanatçıdan resim dersleri alır, daha sonra teyzeleri Fahrelnisa ve Aliye’nin gönderdiği malzemelerle seramik denemelerine başlar. Böylece  sanatoryumda, benliğinin tüm parçalarını bulup  onu iyileştirecek olan seramikle tanışır. İsviçre’deki tedavisinin ardından gittiği Paris’te, Fransız eleştirmen Jacques Lassaigne ile tanışan Füreya, daha sonra yakın dostu olan eleştirmenin kaleme aldığı hikayelerin bulunduğu defterlere  çoğu gece temalı desenleriyle katkıda bulunur.  1951’deki ilk seramik çalışmalarından biri olan kitap formundaki  eserde, Baudelaire’nin “Şu yıldızlar olmasa, ey Gece! Işıkları/ Bildik bir dille konuşan, bayılırdım sana!/ Tutkunum ben çünkü boş, kara , çıplak olana! (çeviri:Sait Maden) mısralarını yazar.
Paris’te bulunduğu dönemde seramik çalışmaları yapmanın yanı sıra bir litografi atölyesine  de devam eden Füreya, burada 1950-51 tarihli bir dizi eser ürettir ve bu eserlerini 1951’de Galerie M.A.I.’ de açtığı ilk sergide sergiler. Daha sonraları ise teyzesi  Ali’ye Berger’in litografileriyle adını duyurmaya başlamasının üzerine litografi yapmayı bir kenara bırakarak seramiğe yoğunlaşır.
Paris dönüşü Kılıç Ali ile Harbiye’ye yerleşir. 1954 yılında sanat üretiminin bir parçası olan bohem hayatını kabul edemeyen Kılıç Ali ile boşanır.
1950’li yılların ortalarından 1970’lerin sonuna uzanan süreçte, Füreya aile ve arkadaş çevresine özel olarak tabaklar, kaseler, vazolar ve kahve fincanları başta olmak üzere günlük hayatta kullanılan çeşitli objeler tasarlar. 1950’lerin sınırlı imkanlarıyla üretim yaptığı dönemde Göksu’da konumlanan Hasan Togay Çömlek Atölyesi’nden temin ettiği malzeme ve teknik yardımla sayısız ev içi objesi üretir. Farklı teknik ve sır denemelerinin de görüldüğü objeler, aynı zamanda sanatçının maddi geçim kaynaklarından birini oluşturur. Füreya için tabaklar, resim-seramik ilişkisi bağlamında sınırların araştırıldığı başlıca formlardan biridir. Sanatçı, 1200-1300 derece ısıda fırınlanan çamurun kırınganlığını kaybederek dirençli ve az gözenekli hale geldiği tekniğe verilen ad olan gre(stoneware) ile 1970’lerin sonunda balık, kuş, çiçek, ağaç gibi doğa figürlerine sahip tabaklar tasarlamanın yanı sıra, soyut kompozisyonlu tabaklar da ürettir. “.. Bu tabakları, yemek tabağı olarak düşledim. Duvar tabağı olarak düşledim. Gre tekniğiyle gerçekleştirdiğim içinde bu tekniğin gereği yüksek ateş dolayısıyla çok az renk kullandım. Üçü beşi bir duvarda bir araya geldiğinde değişik pano görüntüsü verdiler. Böylece seramiği evlerin içine, duvarlarına sokmuş oldum.” diyerek düşüncelerini dile getirir.
                                                         

Seramiğin evlere dahil olması ve günlük yaşamda kullanılabilmesi gayesini savunan Füreya, sehpa üzerine ve şömine etrafına özel pano tasarımları da gerçekleştirir. İstanbul ve Ankara’da çarşı, han ve diğer kamusal mekanların içinde bulunduğu çok sayıda mimari yapı için büyük panolar üretir. 1954-1975 yılları arasında ürettiği büyük ebatlı seramik duvar panolarının bazılarının izi bugün sürülemiyor.
1973 yılında Arif Paşa apartmanının girişine taşınır. Bu süreçte gerekli masrafları karşılamak için elinde kalan birçok mobilya ve eşyayı satışa çıkarır. Burada dairesinin penceresinden gördüğü sıra evlerden aldığı ilhamla yeni bir seriye başlar. Seramik sanatının doğası gereği üretmiş olduğu evlerin formunda var olan iç-dış ayrımı, yaşamının son evresinde  artık bir parçası olmadığını fark ettiği yeni toplumun  hız ve yapısına dair gözlemleriyle, ‘içi boş’ insan figürlerinden oluşacak bir heykel serisinin de temelini oluşturur.  1980-85 yıllarında en çok bilinen çalışmalarından olan “Evler” serisini üretir. 1990 yılında “Yürüyen İnsanlar” adlı pişmiş toprak heykelcikleri üretir.
                                                   

 Füreya, 1964 yılında teyzesi Fahrelnissa’ya yazdığı mektubunda,”Tüm bunları yapmış olduğuma hâlâ şaşırıyorum. Bu cesaretten de ötesi...” diye yazar ve ekler: “Bir iki ay önce Osmanbey’deki yeni bir bankanın küçük duvarını seramikle süslememi istediler, duvara çizmek gerekiyordu; ben de iskelelerin üstüne çıktım ve yanımda işçilerle orada işimi yaptım. Uzun zaman önce Londra’da ya da Paris’te iken bana ‘Seni yanında mimarlar ve işçilerle birlikte büyük binaların üstündeki iskelelerde görüyorum’ dediğin günü hatırladım. O zamanlar söylediklerin o kadar imkansız, uzak görünmüştü ki... Bunu yapabilecek miyim, demiştim kendi kendime. İyi tahmin etmişsin, bugün neredeyse sadece hep çok arzuladığım ve uğruna büyük fedakarlıklar yaptığım bu tür çalışmaları yapıyorum. 1951’de, İstanbul’daki ilk sergimde ressamlar bana seramiği mimariye tekrar dahil etme fikrinizi asla kabul ettiremezsiniz demişlerdi; işte oldu; artık büyük bir bina olduğu anda duvarlara seramik yaptırmaya başladılar.”
1992 yılında Yavuz Turgul’un “Gölge Oyunu” adlı filminde Şener Şen ve Şevket Altuğ ile birlikte kısa bir sahnede rol alır. İlk evliliği sırasında iki kere hamile kalır, iki çocuğunu da kaybeder. İçinde kalan çocuk özlemini  kardeşinin kızı Sara ile giderir. Onu nüfusuna geçirir ve seramik dışında kalan hayatını ona ayırır.

                                      

1997, 25 Ağustos’ta vefat eder. Arif Paşa Apartmanı’ndaki evinde, büyük amcası Sadrazam Cevat Şakir Paşa’dan kalan koltukta, elinden hiç düşürmediği sigarası ile. Şimdi yaşama başladığı yerde, Büyükada’nın çamları altında, büyük babası Şakir Paşa’nın yaptırdığı Müslüman Mezarlığı’ndaki aile kabristanında yatıyor.
Doğu ile batı kültürünü eşsiz bir şekilde sentezleyen, Akdeniz turkuazına tutkun bir seramikçi olan Füreya’nın 200’e yakın eserinin bir araya getirildiği sergi 18 Kasım 2017- 18 Ocak 2018 tarihleri arasında ziyaret edilebilir.

*Sergi metinleri kaynak olarak kullanılmıştır.