10 Ekim 2018 Çarşamba

Hikmet Hükümenoğlu ile "Aşka İnanmayanlar İçin Aşk Öyküleri" üzerine

                                                

“Kar Kuyusu”, “Küçük Yalanlar Kitabı”, “47 Numaralı Kamara”, “04:00” ve “Körburun”isimleri romanlarından ardından ilk öykü kitabı “Aşka İnanmayanlar İçin Aşk Öyküleri”  ile edebiyatseverleri ile buluşan Hikmet Hükümenoğlu ile mini bir röportaj gerçekleştirdik.
-“Aşka İnanmayanlar İçin Aşk Öyküleri”; “Arıların Yön Duygusu”, “Mersedes 80”, “Aşka İnanmayanlar İçin Aşk Öyküleri”, “Sumru, Cemre ve Ben”, İki Kişi Bir Bavula Sığmak Zor”,”Hudut”, “Siyah Atlarla Geldiler” ve her hikâyeden sonra yer  alan Aşk Öyküleri- No.1, No.2, No.3, No.4, No.5,No.6  olarak adlandırdığınız altı kısa metinden oluşuyor ve sizin ilk öykü kitabınız. Tema olarak aşka ağırlık verme ama aşkın sonu mutsuzluğa giden tarafını tercih etme nedenlerinizi öğrebilir miyiz?
Böyle bir tema seçmemin sebebi kendimi biraz zora sokmaktı aslında. Romantik edebiyat, okur olarak da yazar olarak da çok ilgimi çeken bir tür değil. Romantik olmayan aşk öyküleri yazmak nasıl olur, onu denemek istedim. Sorunuzun ikinci kısmı ile ilgili şöyle bir düşüncem var: Aşkın sonu mutluluk olsa, aşkın sonu olmazdı.
-“Körburun” adlı romanınızı öykü olarak  yazmaya başladınız ama sonrasında bayağı hacimli bir roman olarak okuyucunun karşısına çıktı. “Aşka İnanmayanlar İçin Aşk Öyküleri”için nasıl bir yazma süreci gerçekleşti?
Çok daha kısa sürdü ama çalışma temposu olarak pek farklı değildi. Ancak öykülerin romanlara kıyasla farklı bir ruh hali var, daha yalın, daha az matematiksel. Bu da elbette yazma sürecine yansıyor. Kendimi daha özgür hissettiğimi söyleyebilirim. Öyküyle novella arasındaki sınırı zorluyor ama bence Alice Munro, müthiş yetenekli bir yazar.
                                                               

-Öykü yazma nedenlerinizi  ve yazar olarak öykünün hayatınızdaki yerini, en sevdiğiniz yazarları ve öyküleri öğrenebilir miyiz?
Öykü yazmayı, roman yazmaktan ayrı tutmuyorum. Birini neden yapıyorsam diğerini de aynı sebeple yapıyorum: Çok sevdiğim için. En sevdiğim öykü yazarları, Sait Faik Abasıyanık, Mahir Ünsal Eriş, Behçet Çelik ve Alice Munroe. Daha onlarca isim sayabilirim.
-Hikâyelerinizdeki gizli mizah, altı kalın kalın çizilmeyen ama hiçbir fırsatın da kaçırılmadığı minik dokundurmalar okuyucuyu etkisi altına alıyor. Eski kocasını bir kafede yanında bir kadınla görüp çok önemli bir toplantıya geç kalan gizemli bir kadın, iki oğluna arı izleme görevi veren çapkın bir baba, yabancı bir kadın gazeteciyi sınır kentindeki bombalanmış otel odasında alıkoyan bir adam, siparişle yaptığı pastaların içine minik yazılar koyan Faik Bey, kullandığı Mercedes’e takıntılı bir şoför öykülerinizdeki  kahramanlardan bazıları. Aşkın farklı yönlerini farklı karakterlele anlatıyorsunuz. Sizin için nasıl bir öykü kitabı “Aşka İnamayanlar İçin Aşk Öyküleri”? Hikâyelerin aralarına koyduğunuz kısa metinlerin hikâyesini de öğrenebilir miyiz?
Başından sonuna kadar bir ilişkiyi anlatırken metni ne kadar kısaltabileceğimi merak ediyordum. O minyatür ‘aşk öyküleri’ öyle ortaya çıktı.
-Aşktan devam edersek sizi en çok etkileyen edebi aşklar hangileri?
Anna Karenina. Rakipsiz. 

Hiç yorum yok: