23 Ekim 2018 Salı

Arkas Koleksiyonu'nda Post- Empresyonizm


                                                             


Yenilikçi yaklaşımlarıyla, klasik resim anlayışından 20. yy modern resim anlayışına geçişin kilit figürlerinden olan Post- Empresyonistler, Arkas Koleksyonu’ndan bir seçki ile Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde sanatseverlerle buluştu.
Post Empresyonizm, 19. yy sonlarında Fransa’da ortaya çıkmış bir sanat akımıdır. Empresyonistlerin ışığın ve rengin doğal tasvirine olan ilgisine karşı bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. 19. yy’ın ikinci yarısında, modern anlayışla şekillendirilen şehirlerin ilk örneklerinden olan Paris, sunduğu sosyal ve entellektüel ortam ile geleneksel resim anlayışının çizdiği sınırların dışına çıkmayı hedeflemiş cesur sanatçıların ilham ve etkileşim merkezidir. Resmin ifade biçimlerini zenginleştirme çabasına ivme kazandıran Empresyonist kuşağın Fransız resim sanatını ulaştırdığı yeni hareket Post-Empresyonistler’in başlangıç noktasıdır.  İlk akla gelen en önemli temsilcileri; Paul Cézzanne(1839-1906), Paul Gauguin(1848-1903) ve Vincet van Gogh(1853-1890)’tur. Bir grup oluşturmazlar. Terim ilk kez, Roger Fry tarafından, 1910 yılında Grafton Galeri’de açılan  sergiye verilen “Manet ve Post Empresyonistler” başlığında kullanılmıştır.
                                                            

1880’lerden 1900’lere uzanan süreçte, sanatsal belleklerini bilim-felsefe-edebiyat dünyasının güncel fikirleriyle besleyen genç ressamlar, kişisel ve benzersiz bir tarz arayışı içinde, ruh ve düşünce dünyalarını desen ve renklerle yansıtmanın birbirlerinden farklı yöntemlerini geliştirdiler. Ortak dertleri, resmi kendilerinden önceki nesillerde kemikleşmiş olan dış dünyayı objektif gerçekliğe en sadık şekilde resmetme eğiliminden koparmak ve sanatçının yaratım sürecinde duyum ve düşüncelerini ön plana çıkarmak oldu. Amaç; iç dünyasında yarattığı gerçekliği, kısaca kişisel bakış açısını, tuvale yansıtmak oldu.
Post Empresyonistlerin genel özellikleri olarak içe dönüklük, doğanın değil kendi gerçeklerini yapmaları, renk ve forma çok önem vermeleri, yalın, ayrıntısız olmaları, Japon resim sanatından etkilenmeleri, ilkel sanatı resme sokmaları, geniş lekeler kullanmaları sayılabilir.
Resme kendi hayal güçlerini katarak resim sanatına farklı bir boyut getirmişlerdir. Her resim her tuval önünde yeniden başlar ve duyguları ile doğrudan boyanır.
                                                              

Arkas Koleksiyonu’na yıllara yayılan titiz bir araştırma, büyük gayret ve yatırımlarla kazandırılan Post-Empresyonist eserler sadece Fransız ressamları değil, Paris’ten yayılan fikirlerin etkisiyle modernist yaklaşımı benimseyen ve bunu kendi kültürel ögeleriyle harmanlayan pek çok Avrupalı sanatçıyı temsil ediyor. Pierre- Auguste Renoir, Louis Anquetin, Maxime Maufra, Théo van Rysselberghe, Paul Sérusier, Suzanne Valadon, Edouard Vuillard, Leo Putz, Louis Valtat, Maurice de Vlaminc, Kees van Dongen, André Detain, George Braque ve André Lhoté ziyaretçilerin yapıtlarını görme imkânı bulacakları sanatçılardan sadece birkaç tanesi. Sergi 6 Kasım tarihine kadar sanarseverler tarafından izlenilebilir.
20 yıldan uzun süre önce koleksiyon yapmaya Türk resmi ile başladığını söyleyen Lucien Arkas, “Sanatın merkezi, resmin merkezi Fransa’da araştırmalara girdik. Fransa’daki ressamların da bizim koleksiyonumuza eklenmesi gerektiğini düşündük. Bütün eserlerimiz bunlar değil, bu belirli bir zaman dilimini içeren bir seçki” dedi.


Hiç yorum yok: