22 Ekim 2018 Pazartesi

Zeynep Akgün "Neredeyse" Sergisi


                                                         



Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü Mezunu olan ve 3. kişisel sergisi “Neredeyse” ile sanatseverlerle buluşan Zeynep Akgün’ün sergisi Karaköy’de Galeri 77’nin yeni açılan mekânında 4 Kasım 2018 tarihine kadar izlenilebilir.
-“Neredeyse” sergisi için, “kadın kimliği ve varoluşuna bakış” diyebilir miyiz? Neler bekliyor izleyiciyi ‘Neredeyse’ de?
‘Neredeyse’de göz alıcı parlaklıklarıyla ilk bakışta bizi de etkileyen devleşmiş parti süsleri ve bu ucuz nesnelerin kıskacındaki kadınlar var. Kadının arada kalmışlığı ve kendine tanımlanan alandan ‘neredeyse’ kurtulma durumu var. Yani aslında o kritik karara ve ‘o an’ a odaklanan resimler bunlar. Bir anlamda farketmenin ve durumu değiştirmenin ilk sinyalleri.... Sergide toplam oniki iş yer alıyor, dokuzu bahsettiğim ‘neredeyse’ anlarına cevap arıyor. Üç tanesi ise daha önce pek denemediğim ama boyarken keyif aldığım büyük boyutlu kadın portreleri... Kompozisyonların bilindik tekniksel ve biçimsel  dertlerinin yerine ifadeye takılmak, bize dik dik bakan gözlerle yüzleşmek gibi insani durumları dert edinen işler diyebilirim bu portreler için. 
                                                        

-Doğa ve mimari planlar içinde çeşitli hareketlerde gördüğümüz kadın figürleri hakim sergilenen resimlerde. Kadın figürünü merkeze koyma sebebiniz nedir?
Son resimlerimde soyut atmosferlerin yerini daha belirgin mekanlar aldı. Bu mekanların çoğu birbirinin içine karışmış katmanlardan,  düşsel ve gerçekçi görüntülerin geçirgen birlikteliğinden doğuyor. Sisler içinde eriyen doğa var,  keskin hatlarıyla tanımlanmış  mekanlar var. Flu alanlar ve sert planlı formların biraradalığından doğan gerilimli espaslar var. Bu gelgitli, müdahaleci ve saldırgan espasta kadını merkeze alıyorum, hayatta olduğu gibi.....
-Eselerinizde örtülü anlatım yolunu kullanıyorsunuz. Örtülü anlatımı ve bunu seçme nedenlerinizi öğrenebilir miyiz?
Örtülü anlatım sembolizmin ifade yollarından biri ve daha çok sezgilerle kavranan bir anlatım biçimi. Vermek istediğiz etkinin dolaylı yoldan anlatımı sözkonusu...Bu yönüyle izleyiciyi zorlayan ve resmin etkisini arttıran bir ifade biçimi. Bu sebeple, bana göre daha değerli ve kalıcı olduğundan tercih ediyorum. Resimdeki kurguyu sezdirmek, duyumsatmak istiyorum.
                                                                   

-Arada kalma, sıkışma, kapana kısılma gibi durumları ele alma nedeniniz ve bunları işleyiş tarzını anlatır mısın?
Günümüzün kaotik ve zorluklarla dolu atmosferinde çoğu kez  içinde bulduğumuz, hemen hemen herkesin hissettiği durumlar bunlar, pespembe bir hayat yaşamıyoruz. Her yönüyle bizi zorlayan, kimi kez yaşama sevincimizi kaybetmemize kadar varan, kontrolümüz dışında pek çok olay yaşıyoruz. Yaşadıklarımız da türlü şekillerde üretimimize yansıyor. Ben de ‘Neredeyse’ resimlerinde bu durumlara odaklandım ve kendi resimsel dilim çerçevesinde kadın ekseni üzerinden yorumladım.
-Çalışmalarınızda konuları nasıl belirliyorsunuz?
Ben devamlı resim yapan biriyim, proje odaklı çalışmıyorum, dolayısıyla resim yapma sürecimde süreklilik hakim. Konularım da bu süreklilik içinde doğal olarak beliriyor, gerek toplumsal gerek kişisel olarak yaşadıklarımız farklı dozlarda da olsa resimlerin konularında etkili oluyor. Değişmeyen şey ise figür, insanı anlamak, anlatmak...
-Son olarak eserlerinizde kendi dilinizi oluştururken nelere dikkat ediyorsunuz?
Bir ressamın kendi dilini oluşturması elbette ki çok önemli, ama bazen tehlike de yaratabiliyor, resimlerde  tekrara düşmek gibi....  dolayısıyla değişime açık olmak gerek. Yaptığınız işte samimi olursanız, genel geçer modalara kendinizi kaptırmadan süreklilik sağlarsanız diliniz zaten oluşur. Etrafımızda o kadar çok imge borbardımanı var ki,  bu görsel fırtınaya kapılmamak için kendini tanımak ve sana özel olanı korumak önemli.


Hiç yorum yok: